2021’in Ağ Teknolojileri Trendleri
Bir Hewlett Packard Enterprise şirketi Aruba Türkiye Ülke Müdürü Ersin Uyar
2021 yılına, 2020’nin başlangıcındaki yerimizden çok daha farklı bir konumda girdik. Ağ teknolojilerinin ve daha geniş manada bilişim teknolojilerinin işlevi, pandeminin gölgesinde iş sürekliliği ve dayanıklılığının çoğu zaman kahramanı oldular, bazen de eleştirildiler. CIO’lar övgü toplarken ya da eleştiri oklarının hedefi olurken, artık önlerine bakmalı ve pandemi sonrası dünyası için yaklaşımlarını ve stratejilerini belirlemeliler.
Aruba, CIO’lar için şirketlerinin BT programlarında onları başarıya ulaştıracak dört ana trendi tanımlıyor:
- Hibrit çalışmanın yükselişi, pandemi esnasında ve sonrasındaki dönüşümü
- Ağ yapısı üzerinde entegre çalışan ağ güvenliğinin değişen önemi
- Çalışma zamanının ölçüldüğü metriklerden kullanıcı memnuniyeti metriklerine geçiş; ağ teknolojilerini bilişim teknolojilerinin geniş bir parçası olarak bütüncül inceleme
- LAN, WAN ve bulut bilişimin getirdiği zorluklara rağmen ağ operasyonlarında otomasyon uygulamasında kararlılık
Hibrit Çalışma Ortamları Kalıcı Olacak
COVID-19 aşılarındaki gelişmelere rağmen ofislere dönüşün 2021’in sonlarını bulacağı ve birçok durumda da hiç dönülmeyeceği konuşuluyor. Ülke genelindeki CIO’larla konuştuktan sonra, uzaktan çalışmanın bir kısmının pandemi sonrasında da devam edeceğini anlamak mümkün. Bu durum fiziksel ofis alanlarında, kurumsal kültürde, bağlanabilirlikte ve ağ teknolojilerinde köklü değişikliklere işaret ediyor.
Pandeminin yayılım hızını yavaşlatmak ve sağlık sisteminin üzerindeki yükü azaltmak amacıyla uzaktan çalışma sistemlerini geçici olarak düşünen pek çok şirket, şimdilerde ise geleceğin çalışma biçimini hibrit işgücü olarak tasarlamaya başladı: Bu, çalışanların evden, ofisten veya güvenli ve sağlam internet bağlantısı buldukları istedikleri herhangi bir yerden çalışabilmeleri anlamına geliyor.
Yaşadığımız sağlık krizi bilişim teknolojileri için muazzam zorlukları beraberinde getirdi fakat şunu da gösterdi: CEO’lar ve yönetim kurulları bilişim teknolojilerinin, bu denli stresli koşullar altında işleri üzerinde büyük etki yarattığını ve ne kadar hızlı harekete geçebildiklerini fark ettiler.
CEO’lar ve yönetim kurulları, şimdilerde, ağ oluşturma, güvenlik ve BT programlarının genelini daha esnek ve dinamik hale getirmek için pandemiden çıkardıkları derslere odaklanmış durumdalar. Sonuç olarak bilişim teknolojileri, işgücünün “yeni normal” olarak bilinen kavrama nasıl ayak uydurduğundan feyz alarak dijital dönüşümü bir adım öteye taşıma ve hatta halihazırdaki planlı geçişleri hızlandırmakta yetkin bir konumda yer alıyor.
Uç Noktalardan Kenar Katmanına ve Buluta Kadar Güvenliğin Dinamik Bir Şekilde Ele Alınması Bir Zorunluluk
Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) yaygınlaşmasıyla hızlanan, bulut bilişimdeki olgunlaşma ve Kenar Teknolojiler’in sayısız uç noktalara dek büyümesi, ağ mimarisinde güvenliğin nasıl tanımlandığını ve uygulandığını akıllara getiriyor. Elbette bunu yapmak, kurumsal BT ortamında sonradan eklenmiş bazı çözümlerle mümkün değil.
Uzaktan çalışmanın ve hibrit çalışma ortamının yükselişiyle birlikte CSO ve CIO’lar güvenli bir bağlantı talebini sıklıkla dile getiriyorlar. Eskinin ağ tasarım prensiplerine bakıldığında, güvenlik uzmanlarının bir güvenlik politikasıyla yola çıktıkları ve ağ yapılarını buradan hareketle kurguladıkları görülür. Bu, ağ yapısı ve güvenlik politikasının sıkı bir şekilde birbirine bağlı çalıştığı anlamına gelir. Fakat buradaki ilişkide köklü bir değişim kapıda. Ağ çözümleri artık ciddi boyutlarda ayrışıyor: İhtiyaç duyulduğu yer ve zamanda devreye giren güvenlik politikaları ve sadece ihtiyaç duyulduğu yer ve zamanda devreye giren güvenlik politikaları.
Sıfır Güven(Zero Trust)’e dayalı ağ mimarisi çözümleri, Kenar Teknolojiler’in dışına çıkan geleneksel BT iş yüklerinin bulut veya SaaS ortamına taşınmasıyla etkili güvenliğin ana parçası olmaya devam edecek. Geriye kalan kısım ise nihayetinde Kenar Teknolojiler’de yığılmış OT/IoT özelindeki iş yükleriyle yer değiştirecek. Bununla birlikte, 5G teknolojilerinin uygulanmasıyla birlikte ağ mimarisi hem özel hem de genel olmak üzere çoklu erişimli Kenar Bilişim (MEC) iş yükleriyle uğraşmalıdır. Tüm bunlar ise -hem kamu hem de özel sektörde- günümüz için optimize edilen Sıfır Güven(Zero Trust) Politikası’nın kullanıcı merkezli iş akışlarının ötesine geçmesi gerektiğinden dinamik güvenlik politikaları ihtiyacını doğurur.
Her şey Daha İyi Bir Son Kullanıcı Deneyimi Sağlamak İçin
Temel BT metrikleri de dönüşüm içerisinde. Ağ altyapısını sürekli açık tutup çalıştırmak artık yeterli değil. Buradaki asıl ölçüt ise kullanıcı memnuniyetidir: CIO bakış açısı tarafından bakıldığında ise çalışan üretkenliğinin artmasının operasyonel kârlılığa etki ettiği görülür.
Ağ ve güvenlik ekipleri artık son kullanıcıların talep ettikleri dinamik deneyimlere odaklanmış durumda; seçtikleri hizmetler ve uygulamalarla ise üretkenliği artırma beklentisi içindeler. Ağa ne tür cihazların bağlandığını sormak yerine, riski asgari seviyeye çekerken esneklik ve çeviklik sağladıklarından emin olmaları gerekiyor. Ağ kontrolünün amacı, iş çevikliğiyle aynı düzlemde ilerler. Uygun güvenlik önlemlerinin alınmasıyla birlikte, gittikçe daha dinamik hale gelen BT ortamında CIO’ların işleri kolaylaşabilir.
Sonuç olarak, CIO’lar ağın ötesinden içgörüler görmek ister ve hem kullanıcı hem de iş liderlerinin daha çok ilgilendikleri uygulamaların performanslarına dikkat ederler. Ağın nasıl performans gösterdiğine dair olağandışı yönlerle ilgilenmezler. Bunun yerine, spesifik bir kullanıcının Zoom görüşmesindeyken bağlantıda yaşadığı sorunlardan daha çok endişe duyarlar.
Ağ Operasyonlarında Otomasyon Yolundan Sapmamak
Son kullanıcıların ihtiyaçlarını ve deneyimlerini anlamanın yolu, olgunlaşmış ağ otomasyonundan geçer. Fakat otomasyondaki ilerleme tüm ağ paradigmasında eşit dağılmaz. WAN veya LAN’a kıyasla kontrolün daha fazla sağlandığı veri merkezlerinde otomasyonun benimsenmesi daha uzun sürer. Bir veri merkezindeki değişiklikler çoğunlukla işin doğası gereği hiyerarşik yapı üzerinden ilerler ve bu yüzden otomasyon komutları üzerinden anlaşılması ve yönetilmesi daha kolaydır.
Bir diğer yandan, Kenar Teknolojiler (hem LAN hem de WAN) kaotik bir ortama sahiptir. Yapılan değişiklikler tamamen BT’nin kontrolünde değildir; sürekli değişen insan ve cihaz davranış kalıplarıyla şekillenir. Meydana gelen değişiklikleri hemen algılamak ve kısa bir süreliğine bile olsa kalıcı gözüken değişikliklere yanıt vermek için yapay zeka ve makine öğrenimi modellerine yönelik büyük bir ihtiyaç söz konusudur. Kenar Teknolojiler’deki bu öğrenme bileşenini sağlayan otomasyon çözümlerinin olgunlaşması, 2021’de önemli ölçüde iyileşecek. Tüm bunların uygulama programlama ara yüzleriyle (APIs) ve diğer otomasyon araçları ile birleşimi ise BT liderlerinin istedikleri verimlilikleri ve içgörüleri getirmekte mihenk taşı görevi görecek.
Pandemi ayrıca, CIO’lar ve BT liderleri arasında Kenar Teknolojiler’deki ağ otomasyonuna dair ilgiyi artırdı. Dünya genelindeki 2.400 BT liderinin katıldığı yeni bir araştırmaya göre, daha çevik ve hibrit çalışma ortamları için otomasyon altyapıları arayan yöneticiler (yüzde 35), yapay zeka tabanlı ağ teknolojileri yatırımlarını artırmayı düşündüklerini ifade ettiler.
2021’i Başarıya Dönüştürmek
İletişim teknolojilerinde son 40 yılda kaydedilen güvenlikten bulut bilişime, ağ üzerinden yönetilen ve desteklenen uygulamalara dek geniş bir ölçekteki geliştirilen çözümler, 2020’de şirketleri ve ekonomiyi kurtardı. 2021’de ise burada bahsi geçen dört ana trend, CIO’lar ve BT liderlerine bugünün ve geleceğin öngörülemezliğinde yardımcı olacak daha iyi araçlar sağlayabilir. Pandemi, çalışma kültürüne dair trendleri ve ortamları hızlıca değiştirirken bu araçlar ise, gelecek ne gösterirse göstersin şirketleri için manevra kabiliyetini başarılı bir şekilde sağlayan BT liderlerini tepeden tırnağa stratejik olarak konumlanmaları için güçlendirir.