Edison kendisine “900 denemede yanlış yaptın.” diyenlere ise, “901. denemede başarılı olmak için 900 yanlış denemeye ihtiyacı olduğunu” belirtirken ilmi bir hakikati de ortaya dökecekti; “Başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece denemekten vazgeçmek vardır.” Stravinsky’nin ‘The Rite of Spring’inin galası 29 Mayıs 1913 tarihinde Paris’te yapılır. ‘Savaştan Sonra Müzik’ adlı kitabında bu galayı izlemiş olan Carl Vechten yaşananları şöyle anlatır: “İzleyicilerin önemli bir kısmı, daha perde açılır açılmaz, kulaklarını dolduran müziği, müzik sanatını mahvedecek bir küfür olarak gördüler ve ıslıklamaya, yuhalamaya ve nasıl icra edilmesi gerektiği hakkında olur olmaz önerilerde bulunmaya başladılar. Müziği seven ve onu konuşma özgürlüğünün bir parçası sayan diğerleri de anında savunmaya geçti.”
1913'teki Stravinsky’nin sansasyonel galasıyla ilgili müzik tarihçisi Milton Cross’un gözlemleri ise şöyledir: “Konser daha yeni başlamıştı ki Camile Saint-Saens yerinden fırlayıp müziğe ağır bir eleştiri yöneltti ve öfkeyle salondan ayrıldı. Eleştirmen Andre Capu, avazı çıktığı kadar haykırarak müziğin korkunç bir sahtekârlık olduğunu söyledi. Avusturya Büyükelçisi alaycı kahkahalar atıyordu. Pourtales Prensesi, ‘Altmışıma geldim, bugüne kadar hiç kimse beni böylesine aptal yerine koymaya cüret etmemişti.’ diyerek locasını terk etti. Kibar bir hanım locasından sarkarak, yuhalayan bir adamı tokatladı; işe yanındaki erkek de karışınca, kartlar alınıp verilerek düello talebine kadar olay uzadı. Sosyeteden bir hanımefendi görkemli bir biçimde yerinden doğrularak göstericilerden birini yumruklayıverdi. Bütün bunlar olup biterken, Ravel olanca sesiyle ‘Deha!’ diye bağırıyor; bir diğer Fransız besteci ve eleştirmen Roland Manuel ise müziği savunurken kopartılan yakasını sanki o anın değerli bir anısıymışçasına sımsıkı tutarak ayakta kalmaya çalışıyordu. Yüzü solmuş ve dehşet içindeki Debussy ise kendisini kuşatanlara, sakin olmaları ve müziği dinlemeleri için yalvarmaktaydı. Sahnenin arkasında ise Stravinsky, çılgına dönmüş göstericilerle dövüşmek için aşağı atlamaya kalkışanları zapt etmeye çalışıyordu…”
1913 yılının Paris’inde neredeyse kıyamet kopmuş, müzisyenler ağır hakaretlere maruz kalarak aşağılanmış ve bol miktarda da yuhalanmışlardır. Oysa günümüzün uluslararası müzik otoritelerinin hepsi; Stravinsky, Ravel ve Debusy gibi ‘yenilikçilerin’, yirminci yüzyıl müziğinin özünü şekillendirdiklerine hemfikirdir.
Gerçeklerin Mahkum Olduğu 3 Aşama
Tarih boyunca yenilikçi insanlar, yenilik için cüret ettiklerinde hep aynı şeyler başlarına gelmiştir; aşağılanma, küçümsenme, alaya alınma, yuhalanma…
“Bütün gerçekler,” diyor Schopenhauer, “üç aşamadan geçer. Birincisi aşağılanma. İkincisi, şiddetle karşı çıkılma. Üçüncüsü, sanki kendi kendine kanıtlanmışçasına kabullenilme!”
Ya da Mark Twain’in dediği gibi; “Yeni bir fikri olan herkes, o fikir başarıya ulaşıncaya kadar çıkıntının tekidir.”
“Budalaca!”, “Saçma!”, “Koca bir hiç!” Bütün bu sözcükler Edison ampulü icat etmeye karar verdiğinde, o günlerin elektrik dehaları(!) Sir William Preece, John Sprague ve Profesör Silvanus Thomson’un görüşlerini açıkladıkları sözcüklerdir. Edison ise onlara dünyayı aydınlatarak cevap verecek, insanoğluna da “Dehanın yüzde 1'i ilham, yüzde 99'u alın teridir.” diyerek başarının formülünü sunacaktı. 901. denemesinde başarılı olan Edison kendisine “900 denemede yanlış yaptın.” diyenlere ise, “901. denemede başarılı olmak için 900 yanlış denemeye ihtiyacı olduğunu” belirtirken ilmi bir hakikati de ortaya dökecekti; “Başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece denemekten vazgeçmek vardır.”
J.K. Rowling, bebeğiyle yalnız yaşayan sıradan bir anne, sosyal yardım parasıyla geçinmeye çalışan yoksul bir öğretmendi. Bir gün, tren yolculuğu sırasında aklına gelen kitap fikrini bir kafede kağıda dökmeye karar verdi. Aynı masada saatlerce oturdu, durmadan yazdı. Diğer müşteriler onu garipseyerek izliyordu. Oysa o yayıncılık tarihinde, ‘en kısa sürede en çok satan kitap’ unvanını kazanacak ‘Harry Potter’ serisiyle, dünyanın en güçlü kadınlarından biri olacaktı.
Farklı zamanlarda, Floransa morgundan kaçırdığı cansız bedenler atölyesinde bulunduğunda, Leonardo da Vinci için “deli” denildi. Oysa büyük ressam, mucit, matematik ve geometri dehası, gözlemlerinin ışığında ortaya çıkardığı iskelet ve kas sistemi çizimleri ile tıp tarihine geçmeye hazırlanıyordu.
Müzik öğretmeni Beethoven’a; “Besteci olman imkansız!” demişti. Oysa o, insanlık tarihinin en büyük bestecilerinden biri olurken, bestelediği senfonileri asırlara meydan okuyacaktı.
Walt Disney, bir gazetenin yazı işleri müdürü tarafından, işe yarar fikirleri olmadığı gerekçesiyle kovulmuştu ama Disney kahramanlarını da sonradan o bulmuştu.
Müzik yapımcıları Elvis Presley’e şöyle demişlerdi: “Hiçbir işe yaramazsın, en iyisi kamyon şoförlüğüne geri dönmen.” O ise yaptığı müziklerle dünyayı coşturdu.
Charles Dickens yüzlerce kapıdan; “Senden yazar olmaz!” denilerek çevrilmişti. Sonrasında dünyada kitapları en fazla dile çevrilen ve en fazla satan yazarlardan biri oldu.
Yeniliklere yönelik ilk eleştiriler
Şimdi de tarihe geçmiş icatlar-yenilikler hakkında yapılan yorumlardan birkaç örnekle devam edelim:
- “Radyonun geleceği yok!” Lord Kelvin (İskoçyalı Bilimadamı)
- “Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilecek her şey icat edildi.” Charles Duell (ABD Patent Dairesi Başkanı - 1899)
- “Denizaltıların savaşta ne işe yarayabileceğini anlayamadım. Olsa olsa mürettebatın boğularak ölmesine neden olabilir.” H.G. Wells (Yazar - 1901)
- “Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir.” Henry Ford’un kredi talebi üzerine, otomotiv sektörü ile ilgili rapor veren banka müdürü (1903)
- “Güzel fakat ne işe yarayacak?” IBM’den bir mühendisin ‘mikroçip’ için yorumu (1968)
- “Uçaklar hoş oyuncaklar, fakat askeri bir değerleri yok.” Mareşal Ferdinand Foch (I. Dünya Savaşı Fransız Ordusu Başkomutanı - 1911)
- “Artistlerin sesini kim duymak ister ki?” H. M. Warner (Film yapımcısı. O zaman yeni icat edilen sesli film hakkında - 1927)
- “Televizyon en geç altı ay içinde piyasadan silinecektir. İnsanlar her akşam böyle bir kutuya bakmak istemez.” D. F. Zanuck (Twentieth Century Fox Başkanı - 1944)
- “Bilgisayarlar gelecekte 1,5 ton ağırlığında olacak.” Popular Mechanics Dergisi (1949)
- “Soundlarını beğenmedim ayrıca gitar gruplarının modası geçti.” Decca Records Yöneticisi (Beatles hakkında - 1962)
- “İnsanların evlerinde bilgisayar bulundurmaları için bir neden yok.” Kenneth Olsen (Digital Equipment Corp. Bilgilsayar Şirketi Başkanı - 1977)
- “Bu çok ilginç ve iyi tasarlanmış bir fikir, fakat C’den daha yüksek not alabilmesi için uygulanabilir de olması gerekirdi.” YALE Üniversitesi’nden bir yönetim profesörünün Fred Smith adlı öğrencisinin ‘güvenilir gecelik dağıtım’ öneren ödevi için yorumu. (Fred Smith daha sonraki yıllarda FedEx’i kurdu.)
Son söz, müzik dünyasının bir başka öncüsü Bob Dylan’dan: “Miles Davis bir zamanlar yuhalandı. Hank Wiliams bir zamanlar yuhalandı. Stravinsky bir zamanlar yuhalandı. Ara sıra yuhalanmazsanız, adamdan sayılmazsınız!”
“Başarısızlık diye bir şey yoktur. Sadece denemekten vazgeçmek vardır.”
Alıntıdır...