Bazılarımız belki de hiç görmedi bu çizgi filmleri ama en azından ismini duymuştur herkes diye tahmin ediyoruz. "zuxxi" tarafından yazılan bu yazının bazı bölümleri muzır neşriyat yasasını delecek nitelikte olmasına rağmen çok başarılı bir yazı
Clementine
Fantastik, nefis bi çizgi filmdi. Bi kız balonla değişik diyarlara yolculuk ederdi. Clementine'in seyahatlarına aracılık eden bir kız vardı. Öyle güzel çizmiştiki namussuzlar, ben hasta olurdum ona. Rüyalarımı süslüyodu. Sonra büyüyünce çizgi kızların düdüklenemediğini öğrendim. Ama seyahat acentası sahiplerine olan ilgim hiç bitmedi.
Musti
Toplumsal bir hataydı. Musti diye abuk sabuk bi çocuk vardı. Yerli ve ucuz yapımdı. Çok fazla kare çizmezdi çizerlerimiz. Musti'nin bi tek kolları oynardı. "Peki baba peki" felan derdi kolları ileri geri sallaya sallaya. Lan ne s.kim şeydi. Sinirlendim bak. Musti aslında yerli yapım değilmiş. Bir okuyucu tepkilerini dile getirdi. Olsun. Gene de berbattı. Her berbat şeyin altına biz imza atacak değiliz ya.
Vikingler
Bu güzeldi. Çocuk acayip akıllıydı. Herşeyi planlıyor salak ebeveynlerini ve kavmini refaha taşıyordu. Fatih Sultan Mehmet gibi gemileri karadan felan yürütüyodu. Ama biz bu fikrin padişahımıza ve bir Türk'e ait olduğunu biliyorduk. Onurlanıyorduk.
Voltron
Şu zamanlardaki antin kuntin bilimkurgu çizgifilmlerin babasıydı. Bizleri saf dünyamızdan alıp savaşçı diyarlara götüren ilk çizgifilmdi. Her pazar saat onda başlardı. Hemen kalkar seyrederdik. 5 tane aslan vardı. "Voltran, Voltran, Voltran" deyince koskocaman robot olurdu. Ama bunlar kocaman robotu oluşturmadan önce illede tek başlarına savaşmaya çalışırlardı rakipleriyle. Sonra baktılar olmuyo direk Voltron oluşturulurdu. Madem teknoloji mevcut, baştan oluştursanıza şunu karaktersiz herifler.
Hepsi birleşiyo ama en son, o en acar olanı "BEN DE BAŞINI OLUŞTURACAĞIM" demiyormuydu? Diyordu valla. Hey gidi günner heeey. Voltrancılık oynarkene uraşmazmıydık hep "başını oluşturan" olmak için. Aslanlar birleşirken söyledikleri abuk sabuk lafları hatırlatmak isterim: İç kılıç sistemi hazır, dainoten bağlantıları açık, infra hücreler tamam, mega iticiler açık. Voltron Voltron Voltron.
Yıllar ilerleyip de lise sıralarında eski voltron'lı günler yadedildiğinde mutlaka aynı esprinin "Ben de s.kini oluşturacağım" şeklinde tekrarlandığını hatırlatmadan geçemeyeceğim. Hatta bu düzeysiz abaza esprisine uzun ve abartılı bir şekilde gülünmesinin ardından, "eğer olsaydı Voltron'ınkinin ne büyüklükte olacağının" tartışması olur, olay bir kızın yaklaşmasıyla son bulurdu.
He-Man
Acayip çizgi filmdi canım. He-Man denen yaratık gerçek yaşamında Clark Kent misali takılan Edım adında bir prens oğlandır. Şaklabanı Orko ve kendisi kadar tırsak kaplanı Titrek ile beraber Eternia Sarayı'nda gününü gün eder. Ne zamanki ülkede işer ters gider, bir kahramana ihtiyaç duyulur, bu Edım; "Abi ben bi sigara alıp geliyorum" gibi bahanelerle dağlık taşlık bir araziye gider, kılıcını yukarı kaldırır ve şu efsanevi cümleyi söyler: "Gölgelerin gücü adına. Güüüç bende artık." Gücün daha önce kimde olduğunu asla söylediği görülmemiştir. Kendisi süper bir savaşçıya, titrek ise yüzünde maske olan deli bir kaplana dönüşür. Artık Edım, "Hi-Man"; Titrek ise "Atılgan" olmuştur. Kaplanda neden maske olduğu sorusuna cevap verebilen bir kişi o dönemde çıkmamıştır. Ülkedeki huzursuzluğun sebebi mutlaka, illede, herzaman İskeletor'dur. Çok ünlü bir karakterdir kendileri. Dilimize yerleşmiş olan "ibnetor" kelimesinin bile buradan türemiş olabileceği rivayet edilir. He-Man İskeletor'u her bölümde paso hırpalar, tartaklar. Bir kerecik de o eşşek gibi kılıcı kafasını uçurmakta ya da bir tarafına monte etmekte kullanmayı akıl edemez. İskeletor da her bölümde uzağa bırakılan kedi gibi maceraya döner. Her bölüm, sonunda Orko'nun çıkıp; "Bu bölümde tam bir dallama gibi davrandım. Generalin sözünü dinlemedim, başımız bitten g.tümüz s.kten kurtulmadı" deyip günah çıkarması ve mesaj vermesi ile son bulur. Hepimiz nefis bir yarım saat geçirmenin verdiği mutlulukla televizyonun karşısından ayrılıp, odamıza gidip, kapıyı kapatarak elimize bir cetvel alır, yukarıya kaldırır ve o özlü sözleri söylerdik. Annemizin cart diye kapıyı açması ve "Aman da benim oğlum Hiimen olmuş" demesiyle kahramanlık karizması sıfıra iner, mal gibi yemeğe oturmaktan başka çaremiz kalmazdı.
Şeker Kız
Ah eski çizgi filmlerden Şeker Kız Kendi'yi hatırlayan yok mu? Hani kimsesizdi de evlat edinildiği evde gayda çalıp etek giyen Antoni'ye aşıktı. Sonra Antoni ölmüştü, nasıl ağlamıştık, ilk aşk acım gibiydi. Bi de güzel jenerik şarkısı vardı: Hoten baytarua raişüti- hüritti küritti raişüti - vataşiva vataşiva kendi.
Yakari
Amanın ne idi o ole yaa!! Siyu kabilesinden olduğunu sandığım bir veled, kendi köyünde ne olduğunu değil çocuk halimle şimdi bile anlayamadığım abuk bir olaydan dağlara ovalara çıkar hayvanlar alemi ile, at,kuş,kartal neyim ve tüm börtü böcek ile sohbet ederdi. Asıl önemli olan oradan bir ders mutlaka çıkardı. Yahu bir kartala neden bilmem birşey soruyor ve kartal; "kuriku kukiruku kukkuriku" türünden laf ediyor ve sonuç toplumsal bir kural çıkıyodu.
Yakari hayvanların dilinden anlayabilen ermiş bir kızılderili şoparı idi. Bu Yakari'nin bir de atı vardı. Fakat atın kişneme seslerini bizim seslendirmecilerden biri "Aaaiiii, Aaaiiii" şeklinde yapıyordu ki, beni en çok sevindiren bölüm bu idi!
Ne dedigini anlamak mümkün degildi. Ana avrat küfür de ediyor olabilirdi. Bir tek cümlelerin sonunda YAKARİ adı geçerdi. O zaman anlardık. Bi de garip bi cıngılı vardı. "...tendu yakari" diye biterdi.
Uykudan Önce'nin sonunda çıkardı. Bi kızılderili çocukcağızdı, atının kişnemelerini tercume ederdi falan. Bi de bi kız arkadaşı vardı. Ortada konu falan da yoktu iyi mi!! Tam Uykudan Önce yani!
Tonton Ailesi
Bunlar da bi garip aileydi. Şekline asla anlam verilemeyen yaratıklardı. Şu anlarda başımıza peydah olan Aymar yaratığı büyük ihtimal buradan esinlenerek yaratılmıştır. Bıngıl bıngıl, gerektiğinde yuvarlanmasını bilen güzel şeylerdi. Bu ailenin bireyleri; "Hop hop hop. Değiş Tonton" diyerek değişirlerdi. Bunlar ata, böceğe değişseler gene iyi. Otobüse, oturma grubuna bile dönüşebilirlerdi. Mesela ailecek pikniğe gidecekler ama taşıtları yok, hemen baba minibüse dönüşürdü. Evin oğlu da "Liselim" çıkartması haline gelerek babasının k.çına yapışırdı. Keşke modern zamanlara da taşınabilselerdi. Ayran yapmak isteyen ev hanımının "Blendır"a dönüşmesini zevkle seyrederdik.
Biberleyelim
Süper bir şeydi. Sadece tek bir hikayeden oluşan, devamı falan olmayan bir çizgi filmdi. TRT akşamüstleri bişey bulamadığı vakit cart diye bunu sürerdi ekrana. Bir beyzbol topunun hayatı işlenirdi. Beyzbolcular "Haydi şunu biberleyelim" diyerek bu topu birbirlerine atarlardı. Zaman zaman canı yanardı minik topun. Çok önemli bir maçta çok önemli bir oyuncu tarafından sahanın dışına atılması ve imzalanıp özenle saklanması ile biterdi. Çok severdim çok. Okulda bizden daha zayıf kişileri ele geçirmek ve "Şunu biberleyelim ha ha ha" sesleriyle birbirimize atmak gibi ayıca bir eğlence sağlamıştı bizlere. Seni hiç unutmayacağız minik top.
Alıntı....