"Bir insan, olduğundan daha büyük bir şeyin larva halinden başka bir şey değildir ve gerçek potansiyellerine erişebilmeleri için biçimlendirilmeleri gerekir."?
-Adam Weishaupt, Illuminati'nin kurucusu
“21. yüzyılda insanlığın karşılaştığı en büyük düşman bir despot veya diktatör değildi. Bunun bir mikrop olduğu ironisini kimse gözden kaçıramazdı. Milyonlarca, insan AIDS salgınları tarafından öldü. Tüberküloz ve İspanyol Gribi ardından şimdiye kadarki en büyük tehdidimizle karşı karşıyayız: Geçen yıl ortaya çıkan yıkıcı bir veba olan "Gri Ölüm".?
Ama bu veba bir doğa kazası mıydı yoksa bilimin bir tasarımı mıydı? New York'taki Yeni Dünya Biyomedikal Sağlık Merkezinden doktorlar öyle düşünmüyorlardı. Bu veba hakkındaki yaptıkları analizleri, kökeninin kesinlikle doğal olmadığını ve aslında dünya dışı olabileceğini gösteriyordu. Vebadan etkilenenler hakkında ise kamuoyu tarafından acımasız spekülasyonlar yapılmaya devam ediyordu.
Hastalık genellikle yoksul halka daha hızlı bulaşmış gibi görünüyordu, bu bir işgalin başlangıcı olabilir miydi? Eğer öyleyse çok mantıklı bir durumdu çünkü dünyanın sosyal, politik ve askeri dokusunu bozmanın daha etkili bir yolu henüz tasarlanmamıştı. Eğer teoriler doğruysa, liderler insanlardan neyi saklıyorlardı? Yaklaşmakta olan savaşa nasıl hazırlıklar yapılmalıydı? Gerçek cevapları sadece onlar biliyordu.
Atlanta'daki Hastalık Kontrol Merkezi'nden alınan bir bültene göre, Gri Ölüm salgını kırsal topluluklara hızla yayılıyor. Şimdiye kadar, veba büyük kentsel alanlardaki yayılım oranı küçüktü. Rapor, kırsal enfeksiyonların şu anda bölge nüfusunun yüzde 8, 7'sine ulaştığını, altı ay önce yüzde 2,4 olduğunu belirtiyor. Kent merkezlerinde enfeksiyon oranı son altı ayda %22, 4'ten %28, 6'ya yükseldi. Tüm bölgelerde veba, enfeksiyonun ilk 100 günü içinde %93'lük bir ölüm oranı taşımaktaydı.
CDC bülteni, vebanın kökeni, vektörleri veya tedavisine yönelik araştırmalarda hiçbir ilerleme kaydedilmediğini, ancak hükümet araştırma programlarının hız kesmeden devam ettiğini belirtti.”
-New York Midnight Sun Gazetesinden alıntı?
İlluminati 2030'lu yıllardan beridir nano teknolojik büyütme bilimini geliştirmekle ilgileniyordu. Çok gizli olan "D-Projesi" olarak adlandırılan çalışmalar üzerinde araştırma yapmaya başladılar. Bu proje, doğuştan nano büyütmeleri bünyelerinde kabul edebilen insanların yaratılmasını içeriyordu. Projenin planları arasında mekanik olarak arttırılmış olanların yaşadığı Darrow Eksikliği Sendromunu tamamen ortadan kaldırmakta vardı. Ancak işler hiç planlandığı gibi gitmedi ve insanlar nanitlere maruz kaldıklarında ölümcül bir hastalığa yakalandılar. Bu yeni yayılan nano virüs nedeniyle İlluminati dünyada pek çok araştırma tesisinin kontrolünü kaybetmeye başladı.
Tüm kurtarma çabaları da sonuçsuz kalınca tesisler kapatıldı ve yaşanan başarısızlık örtbas edilmeye çalışıldı. Fakat gizli araştırma tesislerinde yaşanan felaketten kısa bir süre sonra patlak veren bir diğer büyük olay Illuminati'nin üçüncü büyük projesi olan genetiği değiştirilmiş organizmalardı. Proje kapsamında yaratılan yaratıklar tesislerdeki yaşanan çöküşten sonra büyük bir çoğunluğu kaçarak şehirlere yayılmışlardı. Bu transgenetik klonlanmış yaratıkların bazıları ayrıca çok tehlikelilerdi ve zehirli maddeler tükürebiliyorlardı.
Tüm bu olaylar neticesinde 2072'de Amerika Birleşik Devletleri toplumsal çöküşün eşiğine gelmişti. Federal hizmetler kriz durumuyla baş edemediği için Gri Ölüm vebası nedeniyle milyonlarca insan hastalanmış ve ölmeye başlamışlardı. Hayatta kalan Amerika vatandaşları ise yönetime isyan ediyordu. Hastalığın yayılmasıyla suç oranı da arttıkça şehirlerde şiddet yaygınlaşıyordu. Durum o kadar kötü bir hale gelmişti ki artık yerel şehir parklarında veba kurbanlarını gömmek için toplu mezarların kazılmaya başlandığı görülüyordu. O zaman bile, kamu hizmetleri ve ordu ölüleri zamanında toplayamadığı için birçok ölü ve ölmekte olan vatandaş sokaklarda bırakılıyordu. Buna rağmen, hükümet eleştirilere kulak asmadan normal bir şekilde işlemeye çalışıyordu.
İlluminati'nin bu kargaşayı fırsat bilerek sahneye çıkışıyla ise işler kopma noktasına gelmişti. İlluminati eylemleriyle tehdit edilen Amerika Başkanı ülke çapında sıkıyönetim ilan etme kararı aldı ancak bu kararın ardından 24 saat içinde Amerika başkanı süikaste uğradı ve Birleşik Devletleri'nde sosyal düzen tamamen çöktü. Ülke genelindeki valiler, başkanlık direktifini uygulamayı reddediyordu. Savunma Bakanı istifa etti. Askeri komutanlar şehirlere asker göndermeyi reddediyorlardı. Ardından İlluminati tarafından tüm eyaletlerdeki elektronik iletişimi tamamen ortadan kaldırılarak yeni bir karanlık çağa, bir çöküşe sürükledi.
2072'nin sonlarında Amerika Birleşik Devletleri tamamen İlluminati ve ona bağlı büyük şirketlerin eline geçti. Bunlar arasında Dünya Ticaret Örgütü ve Kutsal Düzen adlı örgütler yer alıyordu. Her ikisi de yeniden dirilen İlluminati'nin araçları olarak birbirlerine sıkı bir şekilde bağlandılar. İlerleyen aylarda Illuminati tarafından Ambrosia adı verilen Gri Ölüm'e karşı bilinen tek aşı geliştirildi fakat halka dağıtılan aşının kısa sürede ne yazık ki, vücut tarafından hızla metabolize edilidiği ve etkilerinin geçici hale geldiği tespit edilmişti. En iyi ihtimalle virüse karşı 48 saate kadar bağışıklık sağlamaktaydı ve 48 saat sonra kişi ilacı kullanmaya devam etmezse bir kez daha Gri Ölüm'e yakalanma riskiyle karşı karşıya kalmaktaydı.
Başarısız aşı denemesinden sonra yayılmaya ise son sürat devam eden Gri Ölüm virüsünün ise insan genomunun yapısında çeşitli mutasyonlara uğratan farklı genetik hastalık varyantları doğurmaya başlamıştı. Yeni virüsün özellikle en baskın olduğu yer olan Chicago'da Amerika Birleşik Devletleri'nin Illinois eyaletinde yer alan bir şehrinde hastanelerde sağlıklı fakat fizyolojik özellikleri insanlardan çok farklı bebekler doğmaya başlandığı tespit edilmişti.
Ardından bölgeye Illuminati tarafından büyük bir araştırma tesisi kurulmuştu ve yeni doğan bebek deneklerdeki hastalığın bozduğu gen havuzunun genlerinin taşıyıcısının kim olduğunun bilinmemesi sebebiyle durumu kontrol altına almanın tek yolunun bölgenin izole edilmesi gerektiğinde karar kılınmıştı. Deneylerin yapıldığı bölge ve etrafındaki şehirler yüksek teknolojili surlarla kapatılmış, dış dünya ile iletişimi kesilerek soyutlanmıştı.
Tüm çabalara rağmen yapılan deneylerde, hiçbir denekte anlamlı bir fonksiyon görülemedi. Yeni virüs üzerindeki deneyler başarısızlığı nedeniyle bitirildi fakat kobaylar görevliler tarafından şehirde takip edilmeye devam edildi. Her şeyin kontrolü altında olduğunu düşünen Illuminati bilim insanlarının ise yanıldıklarını fark etmesi yirmi yıl sürecekti.
Daniel Denton bu dünyada yaşamak uğruna sırlarla dolu tam on yedi yıl geçirmişti. Sırrı açığa çıkarsa hayatı ellerinden çekip alınacak, sonraki hayatını bir kobay gibi kliniklerde üzerinde işkencelerle dolu deneyler altında sürdürecekti. Bir gün korktuğu oldu ve sırrı ortaya çıktı ancak olaylar öngördüğü gibi gelişmemişti. O gün onun için artık her şeyin bittiğini düşündüğünde yeni bir kapı açıldı önünde. Ancak kapı tehlikelerle dolu bir yere gidiyordu.
Daniel o kapıdan içeriye girdiğinde Illuminati'nin gerçek yüzünü keşfedecek ve bu oyunun içinde ne kadar küçük kaldığını görecekti. Kendini içinde bulduğu yeni büyük bir direniş, ona güvenmesini söyleyen yeni yabancılar, sevdiği kişiler ve ailesinin hiçbirinin göründüğü gibi olmadığını çok sonradan anlayacaktı. Madalyonun diğer yüzünü, o ayrıntılara saklanmış büyük sırları fark ettiğinde gözlerini o yöne hiç çevirmek istemedi. Çünkü maskeler kalktığında tüm o korkutucu çirkin suretler önüne serilmeye başlamıştı…