Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurur. Kendisi de pencerenin kenarındaki yerini alır ve başlar neler olacağını beklemeye. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelip, kayanın etrafından dolaşır ve saraya girerler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirir. “Halkından bu kadar vergi alıyor ama yolları açmıyor” diye. Sonunda saraya meyve ve sebze getiren bir köylü çıkagelir. Sırtındaki küfeyi yere indirir, iki eli ile kayaya sarılır ve ıkınarak kayayı itmeye çalışır. Kan ter içinde kalır ama sonunda kayayı da yolun kenarına çeker. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzeredir ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu görür ve keseyi açar. Kese altın doludur. Bir de kralın notu vardır içinde;
“Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.”
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
“Her engel, yaşam koşullarınızı iyileştirebilecek bir fırsattır.”
Yukarıdaki olayda aslında diğer insanlar da o kayayı yerinden oynatabilecek güce sahiplerdi. Fakat sıra beklemek yerine, o kayayı yoldan kaldırmayı bir türlü akıl edemediler. Belki akıl edebildiler ama o zahmete girmeyi bir angarya olarak gördüler. Sonuçta bir kişi o zahmete girmeyi göze aldı ve o insan da çabasının karşılığını aldı. Şunu çıkarıyorum buradan; “Yaşamda gerçek anlamda harcanan hiçbir çaba aslında boşa gitmiyor ve bir şekilde karşılık buluyor.”
Bu olaya diğer bir açıdan bakarsak, farklı bir mesaj daha alabiliriz. Hani “taşın altına elini koymak” diyoruz ya işte bu hikâyede örnek daha somut bir şekilde gözler önüne serilmiş. Kimse taşın altına elini koymadığı için taş yerinden kalkmıyor. Hiçbir fedakârlık yok, bol bol şikâyet var, sitem var. Hal böyle olunca da düğüm bir türlü çözülmüyor. Çözüm için harekete geçilmediğinde kimsenin şikâyet etmeye de hakkı olmadığını düşünüyorum.
Einstein birçok şeyin, aslında basit temel prensiplere indirilebileceğini söylemişti. Yani karmaşık gibi görünen onca olay ve durum aslında basit bir temel üzerinde hareket ediyor. Hayatın sırrı, belki de bu basit gibi görünen ayrıntılarda gizlidir kim bilir? Önemli olan da bütünün içerisindeki ayrıntıları o bütünden ayırt edebilecek öngörüyü kazanabilmek bence. Yukarıdaki olay da basit gibi görünmesine rağmen çok güçlü mesajları içinde barındırabiliyor.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz; Her şeyi başkalarından beklemek yerine, önce kendimiz o işi yapacak hareketi başlatmalıyız. Yeri geldiğinde işin getireceği sorumluluğu alabilmeli, zorluklara göğüs gerebilmeliyiz. Kimse zorluklara katlanmak istemez ama fırsatlara ulaşmak için bazen bu zorluklar kaçınılmaz olabiliyor. Belki de o zorluklar hayata açılan yeni yeni pencereleri bizlere sunuyordur kim bilir?
Alıntıdır...