Orta çağlarda, İngiltere krallarından biri, ava çok meraklıymış. Yakın dostlarından bir baronla birlikte, saray erkânı ve uşaklarıyla sık sık avlanmaya çıkarmış... Çalınan borular, koşuşturan av köpekleri, patlayan tüfekler...
***
Kralın dostu olan baron, konuşurken sık sık tekrarladığı, diline pelesenk olmuş bir deyimle ünlüymüş; ikide birde:
- Her işte bir hayır vardır, dermiş.
***
Bir gün kralın av partilerinden birinde, bir kaza sonucu kralın ters patlayan tüfeği kralın başparmağını koparmış ve yakın arkadaşı baron, kendisine dönüp:
- Hiç üzülmeyin, demiş; her işte bir hayır vardır.
Başparmağı kopmuş olan kralın, bu söze karşı, can acısıyla tepesi o kadar, o kadar atmış ki; yakın dostu baronu hemen tutuklatıp zindana tıktırmış.
***
Aradan epey bir zaman geçmiş. Kral ve adamları Afrika ormanlarında avlanmaya gitmişler ve vahşi yamyamların eline tutsak düşmüşler.
Vahşi yamyamlar, kralın adamlarının hepsini, kazanlarda pişirip bir güzel yemişler.
Sadece, kendi inançlarına göre sakat birini yemek uğur getirmeyeceği için, başparmağı bulunmayan krala dokunmamışlar.
***
Kral sarayına dönüp geldiğinde, başparmağı kopuk eline bakarak, vaktiyle kendisine "Hiç üzülmeyin, her işte bir hayır vardır" diyen, yakın dostu baronu hatırlamış ve baronu zindandan çıkartıp kendisinden özür dilemeye başlamış:
- Gerçekten hayırlı olmuş başparmağımın kopması; yoksa yamyamlar beni de yiyeceklerdi. Senden çok özür diliyorum, boşuna attırmışım seni zindana, lütfen kusuruma bakma...
Baron yine:
- Her şeyde bir hayır vardır, demiş; hayırlı oldu beni zindana attırmanız da...
Kral sormuş:
- Nasıl hayırlı oldu?
- Zindana attırmasaydınız, ben de sizinle Afrika'daki av partisine gidecek ve sizinle birlikte tüm gidenler gibi, kazanlarda pişirilecektim...
***
Çetin Altan / Milliyet