İki eski dost: İsrail-Türkiye

Aysuu
02-03-2016, 03:46   |  #1  
Aysuu avatarı
OP Taze Üye
Teşekkür Sayısı: 0
0 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Şub 2016

Bundan birkaç yıl önce, gitgide bir karadeliğe doğru sürüklenen Ortadoğu’da, güçlü bir İsrail-Türkiye ilişkisi her zamankinden daha elzem bir ihtiyaçtı. Daha önce çok defa, pek çok vesile ile dile getirdiğim gibi böyle bir ittifak, Suriye’nin bugünkü duruma gelmesini bir nebze olsun engelleyebilir, radikal grupların güçlenmesine set çekebilir, Türkiye-Mısır, İsrail-Filistin ilişkilerinin düzelmesi için bir vesile olabilirdi. Özellikle Arap Baharı’nın başladığı ve Arap ülkelerinin bir kısmının kargaşaya doğru sürüklendiği dönemlerde böyle bir ittifak, savaşların ve çatışmaların hızını kesecek, belki de Ortadoğu, şimdikinden çok daha farklı bir durumda olacaktı.

Vakit kaybedildi; tüm ısrarlarımıza rağmen politik arenada öfkeli bir ton kullanıldı. Her zamankinden daha fazla ittifak etmesi gereken iki toplum, gereksiz yere birbirlerinden uzaklaştı.

Fakat yine de hiçbir şey için geç kalınmış değil. 2015 sonlarına doğru, İsrail-Türkiye arasında bir uzlaşmanın gerçekleştiği haberi, hararetli geçen beş yılın ardından sevindirici bir gelişme. Bu gelişmenin altyapısını araştıranlar “ortak çıkarlar” paydasında birleşiyorlar. Bunun için ön plana atılan en önemli gerekçe, Tamar ve Leviathan kuyularında ortaya çıkan müthiş doğalgazı rezervini İsrail’in Türkiye üzerinden ihraç etmek istemesi, Türkiye’nin de bu doğalgaza olan ihtiyacı. Elbette bu, bölge için hayati bir gereklilik. Fakat ilişkilerin bozuk olduğu 5 yıllık süre içinde İsrail-Türkiye arasında ticaretin rekor düzeye ulaştığını unutmayalım. Dolayısıyla, ticari bir çıkarın iki ülkeyi anlaşmaya zorladığı iddiası o kadar güçlü bir iddia olmasa gerek. Söz konusu İsrail-Türkiye ilişkileri olduğunda, bakış açısını reelpolitikten başka tarafa yönlendirmek gerekiyor. Reelpolitik, pek çok siyasetçi veya materyalisti olayları “çıkar” çerçevesinde düşünmeye zorlasa da, bu iki ülke arasındaki uzlaşmayı, menfaat üzerine dayalı politik hesaplardan ayrı değerlendirmek gerekiyor.

Bunun nedeni şu: İsrail ve Türkiye, bölgede geçmişten beri Batı ittifakının bir parçası olmuş ve ilişkilerini daima iyi tutmuş iki demokratik ülkedir. Her iki ülke de dindar, aynı zamanda laiktir. Bu özellikler, Ortadoğu’nun Baas temelli idare sistemleri içinde mutlaka zinde ve diri kalması gereken özelliklerdir. Diğer türlü Ortadoğu, Marksist Baas diktatörlüklerinin hakim olduğu ürkütücü bir coğrafyaya dönüşecektir.

Baas’ın çeşitli yerlerde etkisi devam etse de şu anda durum biraz daha farklıdır. Diktatörlüklerin çoğu yıkılmıştır, fakat ülkeler gerçek anlamda bir demokrasiyle buluşmamıştır. Rusya Ortadoğu’ya müdahil olmuş, İran’da dengeler değişmiş, Irak ve Suriye çok daha derin karışıklıklara bürünmüştür. Şii-Sünni bloklaşması her zamankinden daha belirgin hale gelmiştir. Bölgede sadece Türkiye ve İsrail değil, bölgenin diğer tüm ülkeleri yalnız kalmış durumdadır. Bu, yüzyıllardır birlikte var olmuş bir coğrafya için dehşet verici bir manzaradır.

İsrail-Türkiye ilişkisini, işte bu yüzden, çıkar hesaplarından çok bir “dost” gereksinimi içinde değerlendirmek daha doğru olacaktır. Nitekim anlaşmanın ardından birbirlerinin ülkelerini ziyaret eden Türk ve İsrailli gazetecilerin izlenimleri de temelde bu şekildedir. Halkın genel anlamda doğalgaz rezervlerinden, petrol transfer güzergahlarından, ticari ortaklıklardan haberleri yoktur. Onlar, sadece bölgede eski dostlarını istemektedirler.

İki ülke arasındaki bu uzlaşıyı, bölgedeki karışıklıklar açısından da ele almak gerekmektedir. Türkiye ile ittifak, İsrail için uzun zamandır çözülemeyen Gazze meselesine bir çözüm kapısı açacaktır. Geçmişte olduğu gibi, Türkiye’nin bölgede bir aracı ve her iki taraf açısından da bir garantör olarak devrede olması önemli bir husustur. Bu, bölgenin sakinleşmesi için bir ilk adım olacaktır. Aynı zamanda Ortadoğu’da gitgide ön plana çıkan Şii-Sünni çatışmasının bölge ülkelerini gitgide daha fazla bloklaşmalara doğru sürüklediği görülebilmektedir. Bu vahim durum karşısında Ortadoğu’nun iki güçlü ülkesinin ittifakı, karar alma mekanizmalarının çalışması açısından önemlidir. Dileğimiz odur ki, bu ittifaka yakın bir zamanda Mısır da katılsın.

Bu ittifak, İslam coğrafyasında suni olarak oluşturulmuş olan Musevi karşıtlığına da set çekecek bir gelişmeye önayak olacaktır. Türkiye, pek çok İslam ülkesi için yegane “demokratik-İslam” modelidir. Dolayısıyla Türkiye, Musevilere yaklaşımında da bu konuda model oluşturacak bir adım atarsa, bunun İslam ülkeleri arasında olumlu etkisinin olması kaçınılmazdır. Bağnazlık ve radikalizm sorununun getirdiği Musevi karşıtlığı, ancak akılcı Müslümanların akılcı adımlarıyla son bulabilecektir.

Bu aşamada her iki ülke halkı oldukça dikkatli olmalıdır. Türkiye’de, Musevi karşıtlığı ile prim yapmaya çalışan ve bu nedenle İsrail’le yapacağımız tüm güzel ittifaklara kayıtsız şartsız karşı çıkan bir kesimin varlığı aşikardır. Böyle bir kesim İsrail’de de mevcuttur. Belli bir kesim, Müslüman Türk halkı ile birlik ve beraberliği istememekte, Tevrat’taki kardeşlik ilkesine önem vermemekte ve asla dostluk taraftarı olmamaktadır. Her iki ülkede de sağ ve sol kesimden böyle insanlar kendilerini zaman zaman söz ve eylemlerle göstermekte, İsrail-Türkiye dostluğunu engellemeye çalışmaktadırlar. Söz konusu kesimlerin bütün dinlere, tüm milliyetlere karşı öfke insanları olduklarını unutmamak gerekmektedir. Sayıları azdır; fakat zaman zaman öfkeli sesleri güçlü çıkmaktadır.

Burada Türkiye ve İsrail halklarına büyük görevler düşüyor. Barış, ittifak ve dostluğun asıl kurucu gücü, barışın destekçisi olan halklardır. Dindar halklar, dostluğun belkemiğini oluşturan vicdanlı insanlar, bu öfke güruhlarının tuzaklarına düşmemeli, onları hiçbir şart ve durumda dikkate almamalıdırlar. Halkların sevgisi ve birlikteliği, barış ve kardeşlik mesajları her zaman toplumları ayakta tutan en önemli unsurlardan biri olmuştur. İsrail ve Türkiye toplumları da, nefret insanlarına inat, bu kardeşliği ayakta tutmalıdırlar. Gergin geçen bu beş yıl içinde ülkemizden ayrılmayı tercih eden Musevi vatandaşlarımızı geri kazanmak da diğer bir dileğimizdir.