Cyrodiil'de yaşayan 10 yaşındaki genç kara elf Mythall babasını 3. Çağ 415'te madende çalışırken göçük altında kaldığı bir iş kazası sonucu kaybetmişti. Annesini ise birkaç yıl sonra onu ölüm döşeğine düşüren çaresiz kötü bir hastalığın pençelerine kurban verdi.
Ardından kalacak başka yeri olmayan Mythall Morrowind'te yaşayan tek yakını olan amcası Liandras'ın yanına taşınmak zorunda kaldı. Bay Liandras tüm Balmora'da ki en huysuz adam olarak tanınır ve Mythall'ın varlığına istemeyerekte olsa bunu bir görev olarak gördüğü için tahammül etmeye çalışır.
Bu hikayede küçük bir çocuğun amcasının ve çevresindekilerinin kasvetli ve mutsuz hayatlarına nasıl ışık tutup değiştirdiğine şahit olacaksınız...
Sabahın erken saatleriydi. Bay Liandras hiç huyu olmamasına rahmen aceleyle mutfağa girdi. O sırada malikanenin hizmetçisi Dralosa bulaşıkları yıkıyordu ve onun bu haline şaşkınlıkla bakakaldı. Bay Liandras'ın bugün durumunda bir farklılık vardı.
"Dralosa!" diye gürledi bay Liandras.
Bulaşıkları yıkamaya devam ederek, "buyurun" diye karşılık verdi Dralosa.
"Vivec aşkına...biri sana bir şey söylerken, elindekini bırakıp öyle dinle."
"Kulağım zaten sizdeydi ama olur, efendim, bırakıyorum. Şimdi sizi dinliyorum."
Liandras Avors eskiden beri hiçbir şeyden memnun olmazdı. Dralosa bir buçuk aydır, Bay Liandras'ın yanında hizmetçi olarak çalışıyordu. Babası ölmüş, annesi ve kardeşiyle beş parasız orta yerde kalınca, genç kadın da kasabanın tek konağı olan AVORS'ta işe girip çalışmak zorunda kalmıştı.
"Bulaşıkları bitirir bitirmez tavan arasındaki odayı temizleyeceksin. Oraya bir de yatak yerleştir."
"Odadan çıkacak eski eşyalar ne olacak beyim?"
"Çatının arka tarafına koy. Böyle şeyleri sürekli bana sorma. Bunları artık senin düşünüp yapıyor olman lazım."
Kısa bir süre duraksadıktan sonra bay Liandras konuşmasını sürdürdü: "Dralosa, yeğenim Mythall Avors Cyrodiil'den Morrowind'e sonra buraya Balmora'ya yani evime geliyor . On yaşında kendisi. Hazırlayacağın odada kalacak."
"Demek buraya küçük bir kül tenli erkek gelecek. Bay Liandras, ne güzel bir haber bu!" dedi Dralosa sevincini belli eden bir tonla.
Bay Liandras suratını ekşiterek, "Güzel mi? Bu hiç de yerinde kullanılmış bir söz değil. Ama katlanmaya çalışacağım. Bir yerde benim için görev oluyor. Ayrıca o bizden biri değil. Annesi kuzeyli bir rahibeydi. Annesinin baba tarafı da balyoz yurtlu bir köylüymüş. Yani safkan değil! Soyu sopu belirsiz." dedi.
"Küçük bir çocuğun yaşantınızı değiştireceğini düşünmüştüm de, efendim" dedi Dralosa kekeleyerek.
"Sağ ol" dedi bay Liandras soğuk bir sesle... "Ama buna gerek duyduğumu sanmıyorum." diye ekledi.
Dralosa "Ne de olsa erkek kardeşinizin çocuğu diye..." diyordu ki lafı birden yarı da kesildi.
"Dralosa! Burnunu haddin olmayan yerlere bir daha sakın sokma! Yoksa kendine başka bir iş aramak zorunda kalırsın. Ağabeyim ailesinin uyarılarını dikkate almayıp onayımız olmadan aptalca bir evlilik yaptı ve yeterince kalabalık olan Tamriel'e gereksiz bir takım çocuklar daha getirip bedelini canıyla ödedi. Fakat az önce de söylediğim gibi, bu durum benim için bir görev oluyor."
"Beni affet lordum, tekrarı olmayacak." dedi Dralosa sesini alçaltıp başını öne eğerek.
Bay Liandras mutfaktan çıkarken kırmızı gözlerinden gelen sert ve delici bakışlarının eşliğinde "Odayı yavaş ve baştan savma temizleme. Yakında yanına kontrol etmeye uğrarım." demeyi de unutmadı.
Bay Liandras odasına gitti. Yatağının yanındaki sehpanın çekmecesinde duran İki gün önce Cyrodiil'in adı pek duyulmamış bir yerinden ona kuryeyle gelen mektubu çıkarıp yeniden eline aldı. İçinde yazanlar onu hiç ama hiç mutlu etmemişti. Mektubu bir daha gözden geçirdi:
"Sayın Bay Liandras,
İki hafta kadar önce Rahibe Isa Rahman'ın 59. doğum gününde vefat ettiğini ve on yaşındaki oğlunun öksüz kaldığını büyük üzüntülerimle size bildirmek zorundayım. Miras olarak oğluna birkaç kitap dışında hiçbir şey bırakmadı. Dokuzlar şapelinde görevli olarak çok az maaş almaktaydı. Isa Rahman'ın rahmetli eşinin kardeşiniz olduğunu öğrendik.
İki ailenin arasında soğukluk olduğunu vaktiyle söylemişti. Rahibe Rahman, yine de vasiyetinde Mythall'ın babasının hatırı için evinize alacağınızı umduğunu belirtiyordu. Bu mektup elinize geçtiğinde, sanıyorum küçük çocuk da yol hazırlığını tamamlamış olacak. Gelmesini istiyorsanız hemen bir mektup yazın. Çünkü Blacklight'a gidecek bir aile, onu gemilerin demir attığı Vivec limanına giden bir kayığa kadar götürüp bindirecekler.
Mythall'ın yola çıkacağı günü de ayrıca bildireceğim. Mektubuma uygun bir cevap vereceğiniz umuduyla saygılarımı sunarım.
İmza
Baş Rahip Cirroc...
Yollanma Tarihi : Fredas, Rain's Hand'in 21. günü, 3E 417"
Bay Liandras, mektuba kısa bir süre sonra yanıt vermiş, küçük çocuğun gelebileceğini yazmıştı.
Bay Liandras oturduğu koltuktan ağabeyi Balyn'i düşündü. Gelecek çocuğun babasıydı Balyn. On dokuz yaşındayken ailesinin istemediği kuzeyli bir kızla evlenmişti. Oysa, Balyn'i Ald'ruhn'da ikamet eden Redoran Hanesi'ne mensup çok zengin biri istiyordu. Bay Liandras o zamanlarda on iki yaşındaydı ama olayları sanki dün olmuş gibi anımsıyordu.
Ailesi, zengin ve itibarlı bir Redoran'lı dunmer kadınını çevirip Cyrodiil'e taşınarak yoksul kuzeyli bir rahibenin kocası olmayı kabul eden oğullarıyla tüm ilişkilerini kesmişti. Balyn, yine de ailesine ara sıra mektup yazmış, ilk doğan ikiz çocuklarına, erkek kardeşleri Liandras ile Belaal'ın adlarını verdiğini bildirmişti. Ancak Balyn ilk çocukları kısa bir süre sonra sebebi meçhul bir şekilde ölmüştü. Adam, sonraları hiç mektup yazmaz oldu. Aradan geçen uzun yıllar sonra da, kendi ölüm haberi ve ardından da bu tatsız mektup gelmişti.
Bay Liandras, pencereden aşağı da uzanan mahalleye baktı. Elli dört yaşındaydı ve koca dünya da tek başınaydı. Hiç evlenmemiş ve neredeyse tüm akrabaları ölmüş, hayatta olanlarla ise küstü. Merhum babasının bütün varlığı ile bir asırlık büyük lüks bir konak ona kalmıştı. Bay Liandras asık bir suratla ayağa kalktı. İçinden, Mythall'ın ne kadar aptalca bir isim olduğunu düşünüp odasından ayrılıp merdivenlerden üst kata çıkarak Dralosa'ya bakmaya gitti...
Dralosa, tavan arasındaki odanın her tarafını güzelce temizledi. Temizlik yaptığı sürece, Bay Liandras'a kızıp durmuştu.
"Şu çocuğu, yazın bir fırın gibi yanan odaya koymaya ondan başka kimin vicdanı elverebilir? Kışın burada şömine de yanmaz. Sanki koca konakta başka oda yokmuş gibi... Çocuk gereksizmiş! Gereksiz olan biri varsa, oda kendisi!"
Dralosa öğleden sonra, Yaşlı Omalyn'in yanına gitti. Omalyn, yıllardır konağın bahçıvanlığını yapıyordu.
Dralosa, sağına soluna bakındıktan sonra:
"Bay Omalyn..." dedi kısık bir sesle, "Bay Liandras'ın yanına hep bizimle kalacak küçük bir cocuğun geleceğini biliyor musunuz?"diye ekledi.
"Ne dedin?" diye bağırdı adam şaşkınlıkla.
Zorla doğrulmaya çalışarak:
"Saçmalama. Yarın güneşin hiç doğmayacağını söylesen daha iyi."
"Doğru söylüyorum, kendisinden öğrendim. Yeğeni, on yaşında..."
Yaşlı adamın şaşkınlığı geçmemişti:
"Akıl alır gibi değil ama olsa olsa merhum Bay Balyn'in küçük oğludur. Öbür iki erkek kardeş hiç evlenmediklerine göre... Demek Bay Balyn'nin oğlu gelecek. Çok sevindim!"
"Bay Balyn kimdi?" diye sordu Dralosa.
"Çok iyiydi" diye karşılık verdi yaşlı adam. "Ondokuz yaşındayken evlenip Morrowind'ten gitti. Bildiğim kadarıyla bir oğlu dışında öbür çocukları ölmüş. Gelen o çocuk olsa gerek." diye devam etti.
Dralosa, konağa doğru bakarak "Tavan arasında yatacak" diye yakındı. "Amcası olacak adamda utanıp sıkılma yok ki!" diye ekledi.
Yaşlı Omalyn, önce somurttu, sonra hınzırca bir gülümseme belirdi yüzünde:
"Bay Liandras'ın da çocukları olsa ne yapacağını düşündüm birden."
"Ben de, bu çocuğun Bay Liandras ile bu evde ne yapacağını merak ediyorum."
Yaşlı Omalyn gülerek:
"Sen Bay Liandras'ı pek sevmiyorsun galiba" dedi.
"Onu sevecek birinin olabileceğini sanmıyorum."
Yaşlı Omalyn, dudaklarında tuhaf bir gülümsemeyle sordu:
"Sen Bay Liandras'ın aşk macerasını hiç duymamışa benziyorsun?"
"O aşk macerası mı geçirdi? İnanılır gibi değil. Kim senin bildiğini de sanmam."
"Vaktiyle biliyorlardı. O kadın hala burada Balmora'da yaşıyor."
"Kim bu kadın?"
"Söylemem doğru olmaz."
"Öyle bir adamın sevgilisi olduğuna inanmam" dedi Dralosa.
"Zamanında çok yakışıklı bir adamdı Bay Liandras."
"Bay Liandras mı yakışıklıydı?"
"Tabii ya, saçlarını eskisi gibi tarasa, lüks şapkalar, elbiseler giyse, yine de yakışıklı olur. Hem, Bay Liandras o kadar yaşlı değil ki.."
"Öyleyse niçin kendini yaşlı gibi gösteriyor? Bunu da iyi beceriyor doğrusu."
"Biliyorum..." dedi Omalyn; "Sevdiği kadınla evlenemeyince böyle değişti. O gün bu gündür sanki yalnızca öfkeyle besleniyor. Çevresindeki herşeye, herkese nefret kusuyor."
"Gerçekten öyle" diyerek iç geçirdi Dralosa; "Ağzınla kuş tutsan yararı yok bu adam için. Yanında bir gün bile durmayacağım ama ne yaparsın yoksulluk işte."
O sırada aksi bir adam sesi duyuldu:
"Dralosa!"
Bu sesle genç kız, konağa doğru koşmaya başladı...