Öncelikle harddisklerin çalışma mantığını anlarsak, nasıl silinen dosyaların üzerinden kurtarılabildiğini daha iyi anlarız.
Harddiskte bulunan cd ye benzer metal plakaların üzerinde gözle görülemeyecek kadar küçük (nanometre boyutlarında ölçülüyorlar) mıknatısların olduğunu düşün. Bilgisayardaki herşey 0 ve 1 olduğunuda unutmayalım. Yani biz bilgisayarda sadece monitörle bağlantı kuruyoruz ve algılıyoruz, oysa kasanın içinde hiçde bizim gördüğümüz gibi değil. Kasada işlemciden rame, ramden harddiske, ankarttan ekran kartına kısacası kasanın içerisinde dönen olaylar sadece 0 ve 1 dir. Başka hiçbirşey yoktur. Ne grafikler ne sesler ne videolar. Herşey 0 ve 1 dir. Bu iki rakamdan oluşan dizeler çıkış birimlerinde insanın algılayacağı şekilde görüntü ve sese dönüşürler.
Harddisk üzerindeki bu küçük mıknatıslarda verilere(0-1) göre kafa tarafından çekilip itilirler. Zıt kutuplar çeker aynı kutuplar iter mantığından yola çıkarak. Örneğin harddiske gelen veri 0 ise mıknatısı iter ve bir sonraki mıknatısa geçer kafa, sonraki veri 1 ise bu mıknatısı çeker ve ötekine geçer. Bu şekilde disk üzerine veriler kaydedilmiş olur.Aynı şekilde veriler okunurkende mıknatıs aşağıdaysa(itilmişse) 0, yukarıdaysa (çekilmişse) 1 olarak değerlendirilir ve harddiskte bulunan bir kontrolcuye(yongaya) bu sinyaller aktarılır, oradanda anakartta bulunan güney köprü yonga setine oradanda gerekli yerlere iletilirler.
Windows işletim sistemine biz bir dosyayı kopyaladığımızda, işletim sistemi işlemciye emrederek bu dosyaya ait 0 ve 1 lerin garddike gönderilmesini sağlar. Harddiskte yukarıda anlattığım gibi verileri plakalar üzerine kaydeder. Bu kayıt sırasında harddisk, hangi plakanın hangi mıknatıslarına verilerin kaydedildiğini işletim sistemine bildirir ya da bunu işlemci bildirir.
Biz o dosyayı açmaya çalıştığımızda işletim sisteminin elinde bulunan adrese göre işlemciye komut vererek harddiskten şu adresteki verileri alıp işlemi yap der.
Diyelimki biz bu dosyayı sildik. Bu durumda silme işlemi sadece bu adres bilgisinin işletim sistemince silimesi şeklinde gerçekleşir. Yani harddiskteki mıknatıslarda herhangi bir işlem yapılmaz. Biz dosyayı arayıp bulamayız, belki bir simgesi kalmıştır onu çift tıklayıp açılmasını istediğimizde, işletim sistemi bu dosyaya ait verilerin adresinin elinde olmadığını görünce dosyayı açamaz ve bir hata verir, dosya bulunamadı diye. Yani dosya gitti!
Ancak kurtarma programları harddiklerdeki bu mıknatısları tarayarak verileri toparlarlar daha doğrusu adresleri tekrar bulurlar ve işletim sistemine bildirirler, dolayısıyla kurtarma programları sayesinde o dosyaya tekrar bir erişim kazanmış oluruz.
Eğer dosya silindikten sonra bir şey kaydetmişssek, o zaman işletim sistemi taradından boş olarak nitelendirilen bu dosayaya ait adrese, sistem tekrar veri yazılsın emrini verebilir. O zaman bu küçük mıknatıslar yeni veriye göre konum değiştireceğinden, kurtarma programları artık o eski dosyaları kurtaramazlar.
Sanırım anlatabildim. Bu arada küçük mıknatıslar olarak nitelendirdiğim şeylere aslında cluster adı verilir. Bu clusterlerin küçük kümeler oluşturmasınada sektör adı verilir.
Şimdi senin dediğin gibi fotoğraf makinelerinden silinen verileri kurtarma olayına gelince, bu konuda aslında fazla bilgim yok. Ancak biraz beyin jimnastiği yapalım mantık yürütelim.
Biz denklanşöre bastığımızda (umarım doğru bir kelime yazmışımdır :)) objektif üzerinde bulunan milyonlarca alıcı sensörler (örneğin 2 Megapixelde yaklaşık 2 milyon alıcı bulunur) kendi üzerine düşen ışığı alıp tahminimce bir entegreye (yonga-chip) aktarırlar. Bu entegrede, her sensörden gelen ışınları birer pixel olarak ayarlar ve görüntüyü oluşturur. Oradanda hafıza kartına bu oluşturulan grafik kaydedilir.
Tabi burada yine kaydedilen aslında grafik değil 0 ve 1 lerdir. Bu rakamlar pixellerin kodlarını taşırlar. SD hafızaların çalışma mantığını çok iyi bilmiyorum, ancak sonuçta bu 0 ve 1 e göre bir fiziksel işlem gerçekleştirmesi gerektiğinden, silinse dahi tıpkı harddisklerde olduğu gibi kurtarılma şansları vardır.
Objektiften kurtarma yapılmasını olanaklı bulmuyorum, çünkü objektifteki sensörler ışığı algılayıp hemen gerekli yere (yonga) ya iletirler. O nedenle fiziksel olarak herhangi bir iz üzerlerinde kalacağını düşünmüyorum.
Neyse, gece gece iyi bir mantık yürütmesi yaptım. Bayağı bi uzun oldu, eğer bu yazıyı baştan sona okuyan olursa, kafalarınızı böyle karışık işlere yormayın derim :)) Sonuçta biz bunları ne kadar öğrensekte ortada icraat olmadan bilgi hiçbir işe yaramaz. Önemli olan bilgiğini uygulamak ve bunla bir çıkar sağlamaktır. Çıkarı sadece maddi olarak düşünmeyelim.
Üşenmeyip okuduğunuz için teşekkür derim.