diyelim ki rusya türkiyeyi işgal etsin 80 milyon insanın yaşadığı yüz binlerce kişinin askerlik eğitimi aldığı üstüne üstlük kuvvetli bir ordusu bulunan türkiye'de ne kadar tutuanabilir ? amerika vietnam'da ne kadar kalabildi ? öyle deniz altıyla uyduyla gemiyle uçakla biten işler değil bunlar. dediği gibi atatürk'ün zafer süngünün ucundadır. askerinle, süngünle girip bayrağını dikemediğin sürece o savaşı kazanamazsın ki, türkiye'ye bayrak dikmek de öyle kolay iş değil. kurtuluş savaşı bilinci olan bir milletten söz ediyoruz efendiler ! ayrıca savaş sırasında halk olağan üstü yöntemlerle direnişte bulunur vietnamlıların savaş için açtıkları tüneller hala sapa sağlam varlığını korumakta. öyle kolay değil bir ülkeye girip işgal edip başkentine bayrak dikmek. ha olsa olsa türkiye'nin sınırı değişir. kürtler hainlik eder kendi devletlerini kurmaya çalışır bu arada orası ayrı.
edit. başlık altında yazılanlara bakıyorum da sizin bu silah hesaplayan kafalarınıza kalsa çanakkale savaşı da kaybedilirdi, mustafa kemal de milli mücadele de başarısız olurdu. şimdi bir mustafa kemal mi var diyenlerin zihniyetindekiler o zaman, mustfa kemal varken de aynen bu öz güvensizlikle ta baştan yenilgiyi kabullenmişlikle konuşuyorlardı.
edit. ne kadar ezik, kendine güvenden yoksun yazar varsa göstermiş tespittir. ne derseniz deyin sözümün sonuna kadar arkasındayım. ergen diyen ergenlerin yaşı yetmediği için hatırlamaz o büyük rus ordusunun, o şimal ayısının çeçenler karşısındaki hezimetlerini. rusya türkiye'yi ye-ne-mez. savaşır tahrip eder üzer ama bir yere kadar. ayrıca belirtmeyi unutmuşuz, ki dengeler üzerine kurulu bir dünyada, ortadoğu gibi bir bölgede bir ülkeye öyle elini kolunu sallayarak da giremezsin. göt kadar gürcistan için bile dünya ayağa kalkmışken sen kimsin köpek türkiye'ye gireceksin.
birinci çeçen savaşı : birinci çeçen savaşı, diğer adıyla çeçenistan savaşı, rusya federasyonu ile içkerya çeçen cumhuriyeti arasındaki, aralık 1994'ten ağustos 1996'ya kadar süren savaştır. 1994–1995 yıllarında, özellikle grozni muharebesi'nde zirveye ulaşan başlangıç harekatından sonra rus kuvvetleri, çeçenistan'ın dağlık bölgelerinin kontrolünü ele geçirmeye çalıştı ancak daha üst konumda olduğu asker sayısı, silah gücü, yakın hava desteği gibi faktörlere rağmen, çeçen gerilla savaşı ve düz arazilere yapılan baskınlar nedeniyle geri çekildi. bunlar sonucunda oluşan rus kuvvetlerindeki geniş çaplı demoralizasyon ve rus kamuoyunun savaşa yönelik yaygın karşıtlığı, boris yeltsin hükûmetinin 1996'da çeçenlerle ateşkes ilan etmesine ve bundan bir yıl sonra barış antlaşması imzalamasına neden oldu.
https://tr.wikipedia.org/wiki/birinci_çeçen_savaşı
https://www.youtube.com/watch?v=lvngewiprou
edit. tarihten bir atıfta bulunulmuş. osmanlı rus savaşları üzerine. fakat gözden kaçan şu ki o zamanın osmanlı ordu ve savaş anlayışıyla bu günkü türk ordusu arasında dağlar kadar fark var. birincisi modern anlamda eğitim veren bir orduya sahip değil osmanlı ki 3. selimin açtığı askeri okullarda " pergelle savaş mı kazanılır " deyip dalga geçen askerler eğitime bile gitmezler. aynı dönemde orduya getirilen modern kıyafetler yüzünden isyan çıkar padişah tahtından indirilir. o zamanda savaşla hiç alakası olmayan sadrazamlar "göreyim seni" mantığıyla ordunun başına verilir. böyle zamanlarda bir sadrazam savaşta öldürüldüğünde hem ordu komutansız hem de devlet idarecisiz kalmış olur. osmanlı ordusu diğer düzenli ordular karşısında yürüyen bir ormana benzetilir gözlemciler tarafından. konu üzerine niyazi berkes'in türkiye'de çağdaşlaşma kitabını öneririm.
sarıkamış'tan atıfta bulunulmuş. bilinmesi bir hakkaniyet vazifesidir ki yeri gelmişken belirtelim. o harekatın sorumlusu enver paşa değil hafız hakkı paşadır;
http://www.haberturk.com/…pasanin-pismanlik-gunlugu
edit. ve en komiği doğalgaz argümanıyla ortaya çıkanlar. evladım savaş şartları diyorum yeri geliyor milet köpeğini kedisini, hatta ayakkabı derisini kaynatıp yiyor. olağanüstü koşullardan bahsediyoruz. savaş'ta kombi peşinde koşacak değil insanlar. ayrıca bundan evvelki savaşlarda doğalgaz mı vardı a.g.
edit. adam 2 abdulhamit döneminden örnek veriyor. yani devletin bir türkiye kadar toprak kaybettiği zayıflıkta olduğu, ard arda kaybedilen savaşların dolayısıyla devletin dağılma sürecinde olduğu bir dönemden. bak bakalım 2. abdulhamit döneminde kaybedilen topraklara zamanın devletin zayıflığını gör. ayrıca ilk modern eğitim veren harp okulu 2. abdul hamit döneminde açılmış olmasına rağmen dönemin harp okulunda eğitim veren alman albayı, 2. abdulhamit'in tatbikatlar'da atılan her top atışında padişah kendisine suikast düzenlendiği sanarak hararetlenirdi, bizi de öfkelendirirdi diye yazar. ayrıca o zamanda devlet sadece dış meselelerle değil ermeni meselesi gibi iç meselelerle de meşguldür. ermeni meselesi bu günkü kürt meselesiyle karşılaştırılmasın zira 40 adet ermeni ayaklanması ve padişaha suikast düzenlenmiştir o dönemde.
edit. son olarak nükleer silah konusu var. atom bombası hem kullanılabilirlik hem de yok edici güç olması bakımından sanıldığı kadar etkili değildir. bu sanrının en büyük sebebi abd politikalarıdır. zira abd hiroşima ve nagazaki'ye attığı atom bombalarının japonların teslim olmasını sağladığı, dolayısıyla binlerce amerikan gencinin ölümünün önüne geçildiği propagandasını yapar. halbuki gerçekler böyle değildir. abd'nin gizli tarihi belgeselde değinildiği üzere :
" ne nagazaki'nin duyulması ne de ordu komutanı anami'nin " amerikanın elinde 100 atom bombası daha var" şeklindeki raporu tokyo'yu koşulsuz teslim olmaya yaklaştırabildi. ne de olsa japon şehirleri 1945 yılı boyunca yerle bir edilmişti. 200 uçakla binlerce bomba veya 1 uçakta bir bomba. bu dikkate değer bir fark yaratmıyordu."
japonların savaşta teslim olmasında asıl ve en önemli etken sovyet istilasıdır. yine aynı belgeselde;
" japon liderler için yıkıcı haber sovyet istilasıydı. nagazaki sadece yıkılan diğer bir şehirdi. ama kzııl ordu en zengin kolonilerinde japon ordusunu kolayca ezmişti. ki japon kabinesinde abd tarafından atılan atom bombasıyla ilgili çok az bir konuşma geçer. kısacası atom bombası büyük bir silahtır lakin söylenildiği üzere mutlak teslimeyet sağlayabilecek güçte olduğu görülmemiştir."