2008'in ilk ayı. acemilik burdur'da bitmiş, usta birliği için 300 küsur asker gemiyle mersin'den kıbrısa geçiyoruz. yolculuk, sivilleri de taşıyan bir gemiyle gece yapılıyor. bizi ayrı bir bölümde sıkış tepiş oturtuyorlar ama gece herkes uyuyunca ben ve bir kaç arkadaş bir yolunu bulup güverteye çıkıyoruz. (gemide zombi gibi kadınlarla siviller için fuhuş, barbut gibi küçük kumarlar vs acaip olaylar dönüyor fakat bu başka bir entrynin konusu olsun).
sabah gazimağusa limanına iniyoruz. limanda üst araması, çanta araması, askerlik ve sınır geçiş belgeleri kontrolü vs bitince bizi açık bir alana alıyorlar. hemen deniz kenarında, üzerinde kola, fanta, kurabiye, kek bulunan masaların önünde hizaya geçiyoruz. dönemin kıbrıs kuvvet komutanının vekili geliyor. kısa bir hoşgeldiniz konuşmasının ardından ortaya davullu zurnalı bağlamalı bir ekip çıkıyor ve başlıyorlar ankara havası çalmaya. komutanın dudaklarından kısa ve öz bir emir dökülüyor; asker! oyna!
hazırolda bekleyen 300 asker olarak şaşkınlıktan bir kişi bile kımıldamıyor haliyle. komutan delleniyor, daha sert emrediyor mikrofonda; "asker! emrediyorum oyna!". film kopuyor tabi o anda 300 adam bir kıllatıyoruz sonrasında, göbek atmalar mı, gerdan kırmalar mı ne ararsan var. göbek ata ata kıbrıs'a giriyoruz. ilginçlikler silsilesi daha limanda başlamış oluyor ve o kıbrıs'ta askerlik kısa dönem de olsa süper fantastik olaylarla bitmek bilmiyor.