Tarihimizle Yüzleşmek - Emre Kongar
Son zamanlarda adını duyuran ve 33. Basıma ulaşan Emre Kongar imzalı Tarihimizle Yüzleşmek adlı kitabı okudum ve sizlerle izlenimlerimi ve notlarımı paylaşmak istiyorum.
Dizin dahil 248 sayfa olan kitabın konusu genel olarak ‘resmi tarih’ ve ‘gayri resmi tarih’ in bize anlatılan tarihi olayların aslından çok farklı olduğunu, pek çok şeyin es geçildiğini yahut bilerek atlandığını bu kitabı okuduktan sonra siz de anlayacaksınız. Emre Kongar, bizim bilmediğimiz ama bildiğimizi sandığımız tarihi olayları çeşitli ansiklopedilerden, kitaplardan incelemiş ve her bir bölümünü dayandırdığı bu kaynaklarla beraber bize doyumsuz bir tarih ziyafeti sunmuş. Ben de bir kitap kurdu olarak bu kitabı iki gün gibi kısa bir sürede okudum ve sizler için önemli bulduğum bazı noktaları not ettim ve bunları sizlerle paylaşmak istiyorum; gerçekten bu öğreneceklerinizin ilginizi fazlasıyla çekeceğini sanıyorum.
· Hurufilik : Arapça’da “harf” sözcüğünün çoğuludur. Hurufilik, harflerin Allah’ın görüntüsü olduğu inancı üzerine kurulu bir mezheptir. Hz. Adem’e 9, Hz. İbrahim’e 14, Hz. Musa’ya 22, Hz İsa’ya 24, Hz. Muhammed’e 28 ve son peygamber Fazlullah’a(*) 32 harf malum olmuştur. Bu sayılar, her bir peygambere gönderilen ayetlerin yazılmış olduğu dilin alfabesindeki harflerin sayılarıdır. Hurufiler, bu inançlarıyla insanın yüzünde de Allah yazıldığını düşünürler: Bu inanca göre, burun kemiği “elif”, burnun iki tarafı “lam”, gözler de “ha” harfi olarak, insanın yüzünde iki taraflı simetrik bir biçimde Allah yazar. Zaten Allah bu dünyada insan biçimine bürünmüştür. Fazlullah 1394 yılında bir fetvayla öldürülmüştür. Ama Fazlullah’ın ölmesiyle bu mezhebin yaygınlaşması engellenememiş ve ilerleyen zamanlarda Alevilik mezhebine girmiştir.
· Kırım Savaşı: 1) Ünlü “Florance Nightingale” bu savaşta hemşireliğin sembolü haline gelmiştir. Fotoğraf makinesinin ilk kez kullanıldığı savaştır ve Florance Nightingale’in bu denli ünlü olması, savaş sırasında çekilen fotoğraflarına da bağlanabilir. 2) Namık Kemal’in “Vatan yahut Silistre” adlı oyunu da Silistre Kalesi’ni savunan 10.000 Osmanlı askerinin, 80.000 kişilik Rus ordusunu perişan eden efsanevi zaferi üzerinedir. 3) Yazar, bir olayı anlatırken şu benzetme de bulunmuş; çok ilgimi çekti: Amerikalıların Pearl Harbour baskınını bilmelerine rağmen bu baskını önlemeyerek İkinci Dünya Savaşı’na girmek için kamuoyunu etkilemekte kullanmış olabilirler mi, bu bir rivayet mi sadece? Pearl Harbor Baskını’nı bilmeyenimiz olabilir; hatırlatalım: Pearl Harbor ABD’nin ufak bir adasıdır ve ikinci dünya savaşı hızla sürerken ABD savaşın dışındadır; ama müttefiklere sürekli cephane yardımı etmektedir; ABD bu sayede silah satışından oldukça para kazanmıştır ama ABD yönetimi Avrupa’da ve dünyada gücünü göstermek ve etkinliğini arttırmak için bu savaşa girmek istemektedir.Fakat halk bu savaşı kendi savaşları gibi görmeyip Avrupa’nın sorunu olarak düşünmektedir. Hal böyle olunca kamuoyunu ikna etmek için yollar aranmaktadır. Tam bu bağlamda Mihver devletlerinden Japonya, ABD’nin Pearl Harbor adasına çok sayıda uçak göndererek bombalar ve ABD binlerce kayıp verir. Dünya ve ABD kamuoyu bu baskının ABD’nin haberi olmadığını söyleseler de rivayet olunur ki ABD bu baskını biliyordu ve dünya savaşına girmek için sebep çıksın diye bu baskına göz yumdu; sanki ikiz kuleler yıkıldıktan sonra ABD’nin Irak’a girmesi gibi bir rivayete benziyor değil mi?
· Genç Türkiye'ye kalan Osmanlı borçları: Osmanlı Devleti yıkıldı ancak gerisinde çok borç bıraktı. Ama yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu borçların hepsini ödeyemezdi, çünkü eski topraklarına sahip değildi ve borçlarının eski Osmanlı toprağında kurulmuş olan ülkelerle paylaşılmasını Avrupa’lı devletlerden talep etti. Ve işte Türkiye’nin belinde 1954 yılına kadar kambur olan Osmanlı’dan kalan dış borcu, sayıyla: Türkiye: 84.597.495, Suriye-Lübnan: 11.108.858, Yunanistan: 11.054.534, Irak: 6.772.142, Yugoslavya: 5.435.597, Filistin: 3.284.429, Bulgaristan: 1.776.354, Arnavutluk: 1.633.233, Hicaz (S. Arabistan): 1.499.518, Yemen: 1.182.104, Ürdün: 733.610, İtalya: 243.200, Necit (S. Arabistan): 129.150, Maan(Güney Ürdün): 128.728 ve Asir(S. Arabistan): 26.138 İşin ilginci ne biliyor musunuz? Yunanistan, Suudi Arabistan, Arnavutluk ve Yemen hiçbir borç ödemesinde bulunmamışlar; işte Batılı alacaklılar burada bile ayrımcılık yapmışlar saydığım ülkeleri kayırmışlar; biz ise bu parayı çatır çatır ödemişiz.
· “Her insan doğduğu andan itibaren ölmeye başlar.” Osmanlı için de; İstanbul’un Fethi Amerika’nın keşfine, Amerika’nın Keşfi dünyanın değişmesine, Dünyanın değişmesi Osmanlı’nın yıkılışına yol açıyor. İlginç değil mi? Koyu harflerle özellikle belirttiğimiz bu söz son derece doğrudur aslında ve hayatın her alanında belki de kendine yer bulabilir. Osmanlı Devleti, İstanbul’u ele geçirince, tüm ticaret yolları Batı’lı devletlerin kontrolünden çıkmıştı; Batılılar yeni arayışa girmek zorundaydı ve yeni yollar aradılar; Amerika kıtası bu şekilde bulundu. Sonra Batılılar güçlenmeye Osmanlılar ise bu duruma kayıtsız kaldıkları için çökmeye başladılar.
· Soykırım nedir? 1. Katliamın (bir etnik ya da dini gruba karşı) resmi devlet politikası olarak yapılması. 2. Bu katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması. 3. Katliamın bir defa değil, sürekli olarak yapılması. Yani katliam “soykırım” değildir tek başına, aynı şekilde kullanılamaz. Soykırım’ın BM’de bir tanımı vardır ve Nazilerin Yahudileri katlettiği zamanlar “Soykırım” sözcüğü ortaya çıkmıştır ve soykırım çok ağır bir savaş suçudur.
· Bir destandır Türk Kurtuluş Savaşı: Türkiye’nin, eski deyimiyle “İstiklal Harbi”, yeni söyleyişiyle “Bağımsızlık Savaşı”, gerçek bir destandır. Düşünün, zaten Endüstri Devrimi’ni kaçırdığı için gittikçe güçsüzleşen bir imparatorluk. Bu güçsüzlüğü sonunda, girişilen savaşlarda yitirilen insanlar ve topraklar. En sonunda da Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Harbi yenilgilerinin getirdiği açlık, sefalet ve moral bozukluğu ve daha da önemlisi, düşmanın ülkeyi fiilen işgali. Sanki İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar tarafından gerçekleştirilen bu işgal yetmiyormuş gibi, bir de batıdan taze Yunan ordularının ve doğudan Ermeni güçlerinin saldırısı. Amerika’nın da desteğiyle imparatorluğa dayatılan bir Sevr Antlaşması ve sadece askeri değil, ekonomik ve siyasal olarak da el konmuş bir Anadolu. Halk yorgun, bezgin, aç, hasta ve güçsüz; tarım çökmüş, endüstriyel üretim zaten yok, para yok, ordular yenile yenile küçülmüş ve bezgin. Düşmana karşı yapılan savaşa Padişah Vahdettin ve onun Şeyhülislamı Dürrizade karşı; bunu da fetvalarla halka duyuruyorlar. Nasıl kötü bir durumdayken bu devlet kurulmuş, gerçekten bir mucize.
İşte size çıkardığım notlar bunlar; kitapta çok daha ayrıntılı ve ilginç olayları öğreneceksiniz. İşte bazı irdelenen konu başlıkları:
1) Türkler isteyerek mi müslüman oldular?
2) Osmanlı İmparatorluğu müslüman olduğu için mi çöktü?
3) Ermeni trajedisi bir soykırım mıdır? Niçin?
4) Vahdettin “hain” miydi?
5) Atatürk niçin yalnız bir liderdi?
6) Askerler siyasette ne tür tarihi roller üstlenmişlerdir?
Ve bunun gibi birçok soru; ve doğru bildiğimiz yanlışları da bize göstetiyor yazar.
Ben bu kitabı çok beğendim, harika bir çalışma olmuş; zaten Emre Kongar’ın derin araştırmaları sonucunda bu kitap ortaya çıkmış, kendi yorumlarından ziyade kaynaklarla tarihi olayları aydınlatmaya çalışmış.
Tarihinizle yüzleşmeye var mısınız?
(*) Fazlullah, Hurufi mezhebine göre Hz. Muhammed’den sonraki son peygamberdir.
Kitabın fiyatı 10 YTL'dir.
Asla ama asla bahsettiğim tarihi olaylarla ilgili yorum yapmayın, sadece kitapta geçen bilgileri ve arada kendi düşüncelerimi paylaştım, ilgileniyorsanız kitabı alabilirsiniz, bu konuyu tartışma yerine çevirmeyelim lütfen.