Zülfü Livaneli'nin Filmi hakkındaki makalesi:
Sayın Selahattin Duman’a açık mektubumdur
Sevgili Selahattin,
Yazında belirttiğin gibi seninle asansörde karşılaştık ama filmden konuşmadık. Sadece galada olduğunu söyleyip düşüncelerini yazı yoluyla iletmeyi tercih ettin.
Ben de aynı yöntemi benimseyerek senin kadar yakın ve sevgili bir arkadaşıma yazıyla cevap vereceğim. Öncelikle Zübeyde Hanım’ın konuşmasındaki, “Erkeğin okumuşu kadı olur, kadının okumuşu cadı olur” cümlesinin filmde neden bulunmadığını açıklayayım.
Bu cümleyi de içeren uzun bir konuşma planı çektim ama filmi 2 saate indirme işlemi sırasında kısaltmak zorunda kaldım.
Zaten filmin montajı 160 dakikaydı. Yapımcılar bizim seyircimizin bu kadar uzun bir filmi kaldıramayacağını ve seansları düşünerek 120 dakikaya indirmemi rica ettiler.
Filmin uzun “yönetmen montajı” DVD’de yer alacak. Filmde göremediğin birçok sahneyi orada göreceksin.
***
Geçen yaz konuşurken benimle ilgili ciddi kaygılara kapıldığını hissetmiştim. Atatürk’le ilgili bir filmin ateşten gömlek olduğunu, her kafadan bir ses çıkacağını ve bana çok saldıracaklarını söylemiştin.
Aptal değilim.
Böyle bir tehlikenin ben de farkındaydım elbette.
Ama ben hayatta risk alarak ne yaptıysam geniş kitlenin sağduyusuna güvenerek yaptım.
Bir zamanlar Nazım bestelemek de büyük cesaret istiyordu. Nitekim 1978 yılında Nazım Türküsü albümü çıkar çıkmaz bir takım “entel”ler saldırıya geçtiler. Gerçek entelektüeller ve halk kitleleri ise şarkılarımı bağırlarına bastılar. Bu büyük rüzgar, hayatta en tehlikeli canlı türü olan yarım aydınları sildi süpürdü.
Bugüne kadar inanarak, yüreğimi koyarak yaptığım hiçbir yaratıda halk beni yalnız bırakmadı.
Galada gördüğümüz gözyaşları ve filmin ilk günlerine gösterilen büyük ilgi VEDA’nın da aynı yolda olduğunu gösteriyor.
Hem bak Atilla Dorsay, Mehmet Açar gibi ciddi sinema eleştirmenleri ne güzel şeyler yazıyorlar.
Ama eline kalem alan herkesin yazısı sinema eleştirisi olmuyor. Tahmin ettiğin gibi olaya ideolojik pencereden yaklaşıyorlar.
Kimisi hayal ettikleri kahraman Atatürk’ü Amerikan tipi vurdulu kırdılı bir aksiyon filminde görmek istediğini belirtiyor, başka bir kesim ise Atatürk’ü kahramanlaştırdığımı söylüyor.
İşte sana taban tabana zıt iki görüş.
Oysa ben başından beri bunun bir “Atatürk filmi” olmadığını, intihara götüren bir dostluğun filmi olduğunu söyleyip duruyorum.
Aslında bu dostluk öyküsünü daha iyi ve derin işlemek isterdim. Mesela ilk senaryomda Çanakkale’de sabah çadırdan çıkarken Salih Bozok, Mustafa Kemal’e “Unuttun” diyerek saatini uzatıyor ve onun göğüs cebine yerleştirdiği saat bildiğimiz gibi ölümden kurtarıyordu.
Erzurum’da da iki arkadaş arasında çok yoğun sahneler vardı.
Ama sonra kopacak yaygaradan çekinerek bu sahneleri çıkardım. Çünkü bunun kurmaca bir film olduğunu unutacak olan bazı çevreler “Efendim Salih Bozok Çanakkale’de yoktu, Erzurum’da da yaveri Cevat Abbas’tı” diye düzeltmeler yapacaklardı.
***
Sevgili Selahattin,
Önceki akşam Beyaz Show’a çıktık. Orada Beyazıt üç üniversitenin seçilmiş temsilcilerine şöyle bir soru sordu: “Veda filmi kimin gözünden anlatılıyor.”
Çocuklar bilemedi. Hüseyin Turan kulaklarına “Salih Bozok” diye fısıldadı.
Bunun üzerine çırpınarak cevap verdiler: Biri, “Salih Kozak” dedi, öteki “Sefa Bazok.”
İşte bu kesime de bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye’de çok az şey biliniyor.
***
Bir konuda çok haklı çıktın: Her ne kadar bir dostluk filmi yaptıysak da dostlardan biri Mustafa Kemal olunca çoğu kişi film eleştirisini bırakıp tarihçi gibi konuşuyor.
Filmin sinematografisi, yapım değeri, yüz kişilik ekibin kendini paralayarak ortaya koyduğu eser, Londra ve Berlin senfoni orkestralarının icra ettiği müzik, 12.000 kostüm, mekân çalışmaları unutuluyor, “Kahraman Atatürk-İnsan Atatürk” tartışmaları başlıyor.
Ama bunlar halkı ilgilendirmiyor.
Büyük kitleler bir işe sahip çıkınca bu küçük serzenişleri sel gibi önüne katıp sürüklüyor.
Bu yüzden benim için kaygılanma dostum.
Halk bu filmi gözyaşları içinde, özlediği Atatürk’ü alkışlayarak izliyor.
Ben de filmi onlar için yaptım zaten.
Zülfü Livaneli'nin köşe yazısı