Cân verme gam-ı aşka ki âfet-i cândır
Aşk âfet-i cân olduğu meşhûr-ı cihândır
Yahşi görünür sûreti mehveşlerin ammâ
Yahşi nazar ettikte serencâmı yamandır
Aşk içre azab olduğun andan bilirim kim
Her kimse ki âşıktır işi âh u figandır
Yâd etme kara gözlülerin merdüm-i çeşmin
Merdüm deyip aldanma ki içtikleri kandır
Ger derse Fuzûlî ki güzellerde vefâ var
Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır
Fuzûlî
Günümüz Türkçesi:
Aşk derdine can atma (a zavallı Fuzûlî) ki canlar afetidir aşk
bilir herkes aşkın canlara afet olduğunu dünyada (bilmeyen yalnız sensin...)
Ay gibilerin sureti pek güzel görünür amma,
gerçeğine bakılırsa yaman bir maceradır, yaman!..
Aşkın içinin acıyla (azapla) dolu olduğunu şuradan anlıyorum ki,
her kimi âşık gördüm işi ah ü figân idi.
Getirme hiç hatrına kara gözlülerin gözbebeklerini!..
Bebek deyip aldanma ki içtikleri kandır.
Eğer derse ki Fuzûlî "Güzellerde vefa var"
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.
Hayatı:
Fuzûlî, 1482-1556 yılları arasında yaşamış, kelimenin tam anlamıyla "dertleri zevk edinmiş" bir aşk şairidir. Zira hayat hikâyesine baktığımız zaman acılar, yalnızlık ve çaresizlikler içinde geçtiğini görüyoruz...
Türkçe, Arapça ve Farsça dillerini ustalıkla kullanan şair eserlerini bu üç dilden aldığı güçle icra etmiştir. Meşhur Leyla ile Mecnun mesnevisi onun kaleminden çıkmıştır.
Şair acı çekerek olgunlaşılacağına, yüceleceğine inanır ve hüznün kanatlarında özge bir zevk bulur. Gerek kulları arasında gerekse Allah ve kulu arasındaki aşkı en yalın, en temiz ve çarpıcı şekilde anlatan şair Fuzûlî'dir.
Tarihte Puşkin, Dante, Shakespaere ne ise Türk edebiyatında da Fuzûlî odur.
Aşkın tensel bir ilişki olarak algılandığı, ilişkilerin kadın erkek eşitliği adı altında sen-ben çekişmesine dönüştüğü, insan ilişkilerinin çıkara dayandığı günümüzde gençlere; yitirilen değerleri geri kazanmak adına kültürel değerlerimizi bilmeleri ve okumalarını öneriyorum... Eğer vakit bulabilirseniz örneğin; burada da alıntı yaptığım İskender Pala - Şahane Gazeller ve Kitab-ı Aşk kitaplarını okuyabilirsiniz.