Bebek deyip aldanma ki...

Nicoll
27-11-2010, 17:56   |  #1  
Nicoll avatarı
OP Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 3
1,352 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Oca 2009

Cân verme gam-ı aşka ki âfet-i cândır
Aşk âfet-i cân olduğu meşhûr-ı cihândır

Yahşi görünür sûreti mehveşlerin ammâ
Yahşi nazar ettikte serencâmı yamandır

Aşk içre azab olduğun andan bilirim kim
Her kimse ki âşıktır işi âh u figandır

Yâd etme kara gözlülerin merdüm-i çeşmin
Merdüm deyip aldanma ki içtikleri kandır

Ger derse Fuzûlî ki güzellerde vefâ var
Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır

Fuzûlî

Günümüz Türkçesi:

Aşk derdine can atma (a zavallı Fuzûlî) ki canlar afetidir aşk
bilir herkes aşkın canlara afet olduğunu dünyada (bilmeyen yalnız sensin...)

Ay gibilerin sureti pek güzel görünür amma,
gerçeğine bakılırsa yaman bir maceradır, yaman!..

Aşkın içinin acıyla (azapla) dolu olduğunu şuradan anlıyorum ki,
her kimi âşık gördüm işi ah ü figân idi.

Getirme hiç hatrına kara gözlülerin gözbebeklerini!..
Bebek deyip aldanma ki içtikleri kandır.

Eğer derse ki Fuzûlî "Güzellerde vefa var"
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.




Hayatı:

Fuzûlî, 1482-1556 yılları arasında yaşamış, kelimenin tam anlamıyla "dertleri zevk edinmiş" bir aşk şairidir. Zira hayat hikâyesine baktığımız zaman acılar, yalnızlık ve çaresizlikler içinde geçtiğini görüyoruz...

Türkçe, Arapça ve Farsça dillerini ustalıkla kullanan şair eserlerini bu üç dilden aldığı güçle icra etmiştir. Meşhur Leyla ile Mecnun mesnevisi onun kaleminden çıkmıştır.

Şair acı çekerek olgunlaşılacağına, yüceleceğine inanır ve hüznün kanatlarında özge bir zevk bulur. Gerek kulları arasında gerekse Allah ve kulu arasındaki aşkı en yalın, en temiz ve çarpıcı şekilde anlatan şair Fuzûlî'dir.

Tarihte Puşkin, Dante, Shakespaere ne ise Türk edebiyatında da Fuzûlî odur.




Aşkın tensel bir ilişki olarak algılandığı, ilişkilerin kadın erkek eşitliği adı altında sen-ben çekişmesine dönüştüğü, insan ilişkilerinin çıkara dayandığı günümüzde gençlere; yitirilen değerleri geri kazanmak adına kültürel değerlerimizi bilmeleri ve okumalarını öneriyorum... Eğer vakit bulabilirseniz örneğin; burada da alıntı yaptığım İskender Pala - Şahane Gazeller ve Kitab-ı Aşk kitaplarını okuyabilirsiniz.

Son Düzenleme: Nicoll ~ 27 Kasım 2010 18:18
Banned
27-11-2010, 19:11   |  #2  
Banlandı
Teşekkür Sayısı: 21
5,777 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Oca 2008

Ne güzel demiş. Demişte adı ta bugünlere gelimiş, sözleri gönüllere değmiş.

saldırgan
27-11-2010, 22:30   |  #3  
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
229 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Tem 2010
Eğer derse ki Fuzûlî "Güzellerde vefa var"
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.
 
Doğru söze ne denir? :)

Nicoll
28-11-2010, 13:48   |  #4  
Nicoll avatarı
OP Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 3
1,352 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Oca 2009

Fuzuli'yi hayatı ve felsefesi açısından kendimle özdeş gördüğüm için yazdım. Bu şiirini de özellikle seçtim... İnternette "Aldanma ki şair sözü elbette yalandır" şeklinde bir arama yaparsanız ne anlama geldiği hakkında bin çeşit farklı tartışma ve sonuç bulursunuz. Ancak bu tartışmaların çoğunun yalnızca son beyiti ele alarak ve şairi tanımadan yapıldığını görürsünüz...

Şiir okumak için okur-yazar olmak yetmiyor. Eğer siz ömründe hiç kar görmemiş, karda delice oyun oynamamış, elleri hiç üşümemiş birine kar nasıl yağdı, neler hissetin diye sorsanız derin bir sessizlikle karşılaşırsınız. Oysa o duyguyu yaşamış biri olsaydı; "ellerimin acısına ve soğua rağmen karda oynamak, kızakla kaymak vs. çok güzeldi ve her şeye değerdi" cevabını alırdınız.

Şimdi bu benzetme ışığında; hayatında aşk duygusunu tatmamış, bir güzele delice vurulmamış birisi sadece kelimelerin ifade ettiği şeyi anlar. Eğer ki şiiri âşık gözüyle okursanız (Leyla'nın Mecnun'u gözüyle) farklı bir anlam çıkarsınız. Zira âşık bir insan kördür, gözü sevdiğinden başkasını görmez, aşk acıymış, dertmiş, sonunda ölüm varmış, şairin sözü yalanmış-gerçekmiş hiç fark etmez!

Kul aşkından daha büyük ve sonsuz bir aşk vardır ki: Allah aşkı! Allah aşkı ile yanan biri elbette bu şiirden başka bir şey anlar ve kul aşkının ilahi Allah aşkının yanında ne kadar değersiz ve anlamsız olduğu anlamını çıkartır.

Bu verdiğim üç örneğin üçü de doğrudur! Fakat bir doğru daha vardır ki onu anlamak için de Fuzuli'yi ve hayat felsefesini tanımanız gerekir;



"Onun dünyasında ne aşık ne de maşuktur önemli olan; hayır, bizatihi aşkın kendisidir. Ona göre hayatı yaşanılır kılmak ancak aşk ile mümkündür. Ona göre bir aşka ancak aşk olduğu için aşık olunabilir ve gerisi kuru laftan, asılsız görüntüden ibarettir. Cihan aşk üzerine yaratılmıştır der ve mutlak güzelliğin ancak aşk ile kavranılabileceğini söyler. Allah ile kulu arasındaki en sağlam bağ da, kul ile kulu bağlayan ilişkiler bütünü de, kulun eşya ile arasında oluşan tavır da aşk merkezli şekillenir ve pozitif veya negatif güç kazanır.

Fuzuli, aşkın bütün kapılarında bekçi, bütün denizlerinde balık, bütün semalarında bülbül, bütün seslerinde nağme olmayı hedefleyen adamdır. Leyla ile Mecnun mesnevisinde yer alan bir gazelinde, Kâbe'nin eşiğinde deliliğine çare bulmak için aşktan kurtulma amacıyla dua etmesi gerekirken Mecnun'a,

Yâ Râb belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni

Tanrım! Beni aşk belası ile yoldaş eyle; ve bir an olsun aşkın belasından ayırma beni!

dedirtmesi biraz da kendi macerasını kağıda dökme değil de nedir? Beladan kurtulmak isteyenin duasına bakın siz!.."



Şimdi Fuzuli hakkındaki bu bilgiden sonra diyebilirim ki yukarıdaki dizelerde anlatılan güzellerin vefası veya şairin yalancılığı/doğruluğu değil, anlatılan aşkın ta kendisidir. Yani yukarıdaki dizeler bizatihi aşkın kendisidir! Eğer dikkat ettiyseniz şair daha ilk beyitte "Aşk derdine can atma (a zavallı Fuzûlî) ki canlar afetidir aşk; bilir herkes aşkın canlara afet olduğunu dünyada (bilmeyen yalnız sensin...)" diyerek yalan söylüyor aslında! Ve sonunda da; "Aldanma ki şair sözü elbette yalandır" diyerek son noktayı koyuyor!! Hem bu şiir de şairin sözü değil miydi? :)

Yukarıdaki dizelerde anlatılan sadece ve sadece aşktır, aşkın ta kendisidir. Bana göre en gerçek doğru budur.

Son Düzenleme: Nicoll ~ 28 Kasım 2010 14:39