EY ŞANS! KİMDEN YANASIN?
Şanssızım diyen birinin şansının hiç gülmediğini fark etmişsinizdir.Kendi kendime bir an şöyle düşünüyorum: Şanssız olan kişi kendietrafında adeta camdan bir kalkan örüyor ve bu kalkan o kişinin dışdünya ile olan iletişimini koparıyor. Aynı şekilde gelebilecek pozitif enerjiler de o kalkana çarpıyor ve geri dönüyor.
Her nasılsa şanssızlık denen musibet yakamıza yapışıp uzun bir süre bırakmayabiliyor. Hattainsanlar şanssızlıklarını alt etmek için birçok yöntem geliştirmişler.Kurşun döktürmeler, loto kuponları, at yarışları, piyango biletleri… Nekadarının işe yarayıp yaramadığı ayrı bir tartışma konusu. Aklıma benimbulduğum komik bir çözüm geliyor bu konuları düşünürken. Bu gibidurumlarda biraz beklemek gerekiyor sanırım. Hani şanssızlığın bizi biryerlerde unutup yakamızı bırakması için en azından. Kendimiziunutturduktan sonra da yeniden başlayıp şansımızın dönmesinisağlayabiliriz belki.
Hal böyleyken sorunun çözümünün aslında daha kolay olabileceğinidüşünüyorum. Kafama şöyle bir soru takılıyor. İnsan hisleriniyönlendirebilir mi acaba? Diyorum ki belki de hissedişlerimizdegizlidir sorunun çözümü. Kendimizi şanslı hissedersek şanslı, şanssızhissedersek şanssız bir insanızdır. Kendimizi nasıl nitelendiriyorsakbiz o değil miyiz? Bu konuyla ilgili bir olayı sizlerle paylaşmakisterim. Olaylar her zaman bu örnekte olduğu gibi gelişmez biliyorum; fakat bir taraftan da doğruluk payının yüksek olduğunu düşünüyorum.Olaya kendi yorumumu da kattığımı söylemeliyim.
Şansınızı Şansa Bırakmayın
Şans ve şanssızlık durumlarını araştırmak için bir deney yapılır. Birgrup insan bir salonda toplanıp hepsine aynı gazete verilir. Şanssızolduğunu düşünenler zaten şanssız olduklarından gazeteyi şöyle bir gözucuyla süzerler. Çok da okumaya değer şeyler bulamazlar aslında. Zatenokusalar da ellerine bir şey geçmeyeceğini çok iyi bildiklerindendikkatli incelemezler. Şanslı olduklarını düşünenler aynı gazeteyi çokdaha dikkatli okurlar. İşlerine yarayabileceğini düşündükleri her türlübilgiyi okurlar. Gazeteyi incelerken şanssızların göremediği o küçükbaşlıkta şu yazıyı görürler: “Bu başlığı gösterip yetkiliden 100dolarınızı alabilirsiniz.”
Şimdi yukarıdaki olayı neyle açıklarsınız? Cevaplara bakalım…Şanslılar şanslı oldukları için o yazıyı görmüşlerdir, şanslılardanşanssızlara sıra gelmemiş olabilir, şanssızların şanssızlıktandikkatleri dağılmıştır… İşin ilginci, şanslılar paralarını alırken,şanssızlar halen şanssızlıklarından dem vurmaya devam ediyorlardı.
Şans faktörünü göz ardı etmemek lazım diyenleriniz olacaktırbiliyorum. Şans faktörü elbette göz ardı edilmemeli ama yüzdesinindüşük olduğunu da söylemem gerekiyor. Şans faktörünün oranı bana göreolsa olsa yüzde 10-15'ler civarındadır. Hani armut dibine düşer misali.Sanatçı anne-babaların çocuklarının sanatçı olması gibi… Fakatanne-babası sanatçı olmayan çocuklara haksızlık olmaz mı bu durumusadece bu şekilde açıklamak?
Eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsanız şansınızın dönmesinibeklememelisiniz. Siz şansınızın dönmesini beklerken fırsatlarayağınıza gelse bile fark etmeden belki de onların üzerine basıpgeçeceksiniz. Şanslarının dönmesini bekleyen onlarca insan tanıyorum.Çok azının şansları döndü belki ama büyük bir kısmı da hayatlarını,köşeyi dönecekleri günü bekleyerek geçirdiler. Eğer şanslı olmakistiyorsanız bunu sadece şansa bırakmayın, şansa biraz da siz yardım edin ki şansınızın da şansı açılsın değil mi?
Alıntıdır.