Her şeyden önce bu oyunun incelemesinin biraz geç kaldığını düşünebilirsiniz. Fakat böyle kapsamlı bir oyunu, tüm detaylarını görmeye çalışarak, sizlere anlatmanın ne kadar zor olduğunu kelimelerle ifade edemem. Üstelik bayramda olmamız sebebiyle ziyaretler, misafirler ve el öpmeler, zamanımı ayırmam gereken işlerin başında geliyordu. Ancak yine de elimden geldiğince sizlere servisi soğutmadan yapmaya çalıştım. Rockstar Games bizi oyunun çıkması konusunda oldukça bekletti, bir de ben inceleme için sizleri daha fazla bekletmeyeyim. Hadi buyurun buradan başlayalım.
Macera Dolu Amerika
Avrupa’nın doğusunda önceden askerlik yapmış olan Niko Bellic, Amerika’da yaşayan kuzeninin kendi hayatı hakkında anlattıklarına inanarak düşer yollara. Kuzen Roman sadece paradan, kızlardan, plajlardan ve lüks arabalardan bahsetmiştir. Niko bunların hayaliyle illegal yollardan New York’a, oyundaki adıyla Liberty City’e gelir. Fakat kurduğu hayaller, Roman’ın evine varınca yok olur. Roman ufak bir dairede kalmaktadır ve işlettiği bir taksi şirketi vardır. Roman’ın sıktığı palavralar sebebiyle Niko her şeyi geride bırakmış olarak yeni bir hayata başlayacaktır, beklemediği bir yaşama.
GTA 4’ün hikayesi bundan ibaret. Karakterimiz Niko bir süre şaşkın ördek gibi ortalıkta dolanıyor. Roman’ın pek de temiz olmayan çevresi Niko’yu da içine çekerek, yavaş yavaş pis işlerin içine girmemizi sağlıyor. Önce getir götür gibi basit işlerle başlıyoruz ve görevleri bir bir tamamlayarak kısa sürede itibar sahibi oluyoruz. Oyunun senaryosu çok iyi hazırlanmış, ara videolar da senaryoyu çok daha çekici hale getiriyor. GTA’nın önceki oyunlarında senaryo benim pek ilgimi çekmezdi, ancak bu oyunda senaryonun akışı, oyunun gidişatı beni etkiledi.
Diyaloglar ise tek kelimeyle muhteşem olmuş. Bazen aşırı komik konuşmalar olabiliyor, hatta bir ara videoyu seyrederken resmen gülmekten yerlere yattım, 5-10 dakika kahkaha atmaktan oynayamadım. Gerçi çok küfür içeren konuşmalar var, neredeyse her cümlenin içinde bir küfür bulunuyor.
ynı şekilde bize verilen görevler de önceki oyunlara göre daha iyi. Mesela San Andreas’da bazen saçma sapan görevler yapıyorduk, bir kötü adam için ilgisi alakası olmayan görevler. GTA 4’te böyle görevlere rastlamıyoruz, her görev kendince anlamlı ve kurguda bir yeri var. Ana görevlerin yanında ek görevler de mevcut. Envai çeşitli görevler sayesinde oyun süresi oldukça uzun oluyor. Sıkılmanız gibi bir durum zaten yok. Sıkılmamızı engelleyecek diğer bir şey de; bir görevde başarısız olduğumuz zaman mesaj yoluyla cep telefonumuza ‘Tekrar dene’ ibaresi geliyor. ‘Enter’ tuşuna bastığımızda göreve yeniden başlıyoruz.
Şehir Halkı
New York oldukça kalabalık bir nüfusa sahip, bu durum oyunu da yansıtılmış. Liberty City’nin kalabalık sokaklarında insanlar, kendi yaşamlarını sürdürüyorlar. Tabi ki bir oyunda her insan farklı olamaz, ancak GTA 4’ün yapımcıları o kadar çok çeşitte insan oluşturmuş ki aynı karakterlere nadiren rastlıyoruz. Sadece çeşitlilik değil tabi, gerçekte dışarıda bulunan toplum nasıl davranıyorsa, oyunda da aynen öyle. İnsanlar birbirleriyle sohbet ediyorlar, gazete okuyorlar, yemek yiyorlar, ellerinde içecekleriyle dolaşıyorlar, otobüse, taksiye, metroya, trene biniyorlar, alışveriş yapıyorlar, cep telefonlarıyla konuşuyorlar.
Sokakta her türlü insana rastlamak mümkün, dilencisi, yolda çalışma yapan işçisi, hapçısı, sokaklarda yaşayan insanı ve ellerinde poşetlerle gezinen alışveriş çılgınlarıyla dolu Liberty City. Artık tek tip polis de yok. Siyahi, beyaz tenli, şişman, zayıf, uzun ve kısa farklı farklı polis memurlarıyla dolu bir şehir. Hep filmlerde karşımıza çıkan, elinden çöreği hiç düşmeyen, şişman polis amcalar, bu oyunda da gönüllerimizde taht kuracak. Bazen bu türden polisler sokakta birisini kovalıyor, görmelisiniz, gülmemek elde değil. Şiddet içerdiği için eleştirilen GTA, oldukça fazla komedi unsuru içeriyor.
Devriye gezen polis sayısı önceki oyunlara göre daha fazla. Bu polisler sadece boş boş gezinmiyor elbet. Suçlulara göz açtırmıyorlar, sürekli olarak birilerini yakalamaya çalışıyorlar. Bir keresinde karşımda bir adamı tutuklayıp polis aracına bindirdiler. Şok oldum, ‘Bunu da mı düşünmüş bu yapımcılar?’ diye sordum kendi kendime. Gerçi sonra takip ettim arabayı, ne yapacaklar diye meraklandım. Öyle gezindiler sokaklarda, tabi siz görevlerden ve yoğunluktan vakit bulamayacağınız için takip edemeyeceksiniz.
Polisler peşimize düştüğü zaman yine bildiğimiz yıldız sistemi gözümüze çarpıyor. Birden altıya kadar yıldız mevcut ve duruma göre artış gösteriyor yıldız seviyesi. Serinin diğer oyunlarına göre farklı olan ise harita üzerinde bulunan daire sistemi. Yıldız seviyesine göre harita üzerinde daire şeklinde bir alan oluşuyor. Bu alanın dışına çıkabilirsek polisler peşimizi bir süre sonra bırakıyor. En düşük seviyede aranıyorken alan küçük iken seviye arttıkça bu alan da büyüyor ve bizim polislerden kurtulma olasılığımız düşüyor.
Tekrar sivil halka dönelim; artık insanlar sizin davranışlarınıza göre mantıklı tepkiler veriyor. GTA’nın önceki oyunlarında trafikte birisinin arabasına çarptığımız zaman hiçbir şey olmamış gibi davranıyor, yoluna devam ediyordu, gerçi bazıları inip sopayla veya silahla saldırıyordu bize ama genellikle tepkisiz kalıyorlardı. GTA 4’te durum bambaşka, birisinin aracına çarptığımız zaman, duruyor, araçtan iniyor, ya küfrediyor ya da saldırıyor. Çok ufak kazalarda ise bir şey demiyorlar.
Başkasının arabasının üstüne çıktığımızda kornaya basıyor, inmemiz için sağ sol yaparak yavaşça ilerliyorlar. Kırmızı ışıkta geçtiğimizde karşı taraftan hakaretler işitebiliyor, kornalar eşliğinde tepki toplayabiliyoruz. Birisini aracından indirip arabasını çaldığımızda kapıya asılabiliyor, işin ucunda ölüm bile olsa aracın peşinde sürünerek, malına sahip çıkmaya çalışıyor.
En beğendiğim özelliklerden biri de halkın hava şartlarına göre davranış değişikliği göstermesi. Yağmur yağmaya başladığı zaman, insanlar bina diplerinde yağmurun bitmesini bekliyor, şemsiyesi olan şemsiyesini kullanıyor, olmayan elinde ki kitap ve gazete gibi araçları başlarına koyarak ıslanmamaya çalışıyor. Şiddetli yağmurlar da ise sokaklarda ki insan sayısı oldukça azalıyor. Tüm bu saydığım detaylar bile GTA 4’ü muhteşem bir oyun yapar ama buz dağının görülmesi gereken birçok yeri var daha.
‘Zor Ölüm’ mü? O da ne?
GTA 4 önceki oyunlara nazaran biraz daha zor. Gerçi GTA ‘San Andreas’ da çok zor görevler vardı bu oyunda olmayan ama genel anlamda bu oyun daha zor. Karakterimiz daha kolay ölüyor. Sağlık seviyemiz daha hızlı azalıyor. Sağlık sistemi ise çok basit, uyuduğumuz, yemek yediğimiz zaman sağlık seviyemiz artıyor. Bazen yaptığımız görevler esnasında sağlık kutularına rastlayabiliyoruz.
Çatışmalar çok daha iyi olmuş. Düşmanlarımız harita üzerinde bulunan nesneleri kendilerine siper edinebiliyorlar, iyi nişan alıyorlar, kalabalık olduklarında etrafımızı sarabiliyorlar ve kendi aralarında taktik geliştirebiliyorlar. Yapay zeka bu anlamda başarılı olmuş. Hele ki sayıca bizden fazla olduklarında ölmemiz an meselesi.
Artık sadece silahlar öldürmüyor bizi. Araçla şiddetli bir kaza yaptığımızda camdan fırlayabiliyor karakterimiz. Eskisi gibi arabayla çılgınlıklara kalkışmayın o yüzden. Aynı şekilde yolda yürürken dikkat etmezsek bir aracın altında bulabiliriz kendimizi. Trafik kurallarına olabildiğince uymamız gereken bir oyun yapmış ‘Rockstar Games’.
Oynanabilirlik
GTA bu bölümde gerçekten çok gelişmiş olarak karşımıza çıkıyor. İnsanların hareketleri, yürüyüşleri, koşmaları, aynı şekilde karakterimizin koşması, davranışları, yürüyüşü, araç kullanışı oldukça gerçekçi olmuş. Araç kullanırken kornaya bastığımızda adamımızın eli kornaya gidiyor, direksiyonu sadece sağa sola yatırmıyor, mesela tam sol yaptığımızda karakterimiz elleriyle 360 derece çeviriyor direksiyonu. İşin kötü yanı direksiyon dönmüyor adamımızın ellerinden anlıyoruz bunu. Geri giderken arkaya doğru bakması, oyuna artı puan kazandıran başka bir detay.
Önceki oyunlarda bazen robot gibi hareketlerle karşılaşıyorduk. GTA 4’te ise böyle şeylere rastlamak pek mümkün olmuyor. Koşarken durmak istediğimizde, karakterimiz hemen durmuyor, bir iki adım yavaşlayarak duruyor. Sağa sola dönerken vücut hareketleri aynı gerçekteki gibi. Kontrol biraz zorlaşmış ama zamanla alışıyoruz. Niko yüksek yerlere tutunarak asılı kalabiliyor, asılıyken sağa sola hareket edebiliyor ve tel örgüleri tırmanarak aşabiliyor.
Çatışmalar sırasında duvara, kapı kenarlarına, büyük kutulara ‘Q’ tuşu ile yaslanabiliyor, o şekilde nişan alabiliyoruz. İstersek vücudumuzu hiç açık etmeden sadece silahı uzatarak ateş edebiliyoruz. Düşmanlarımız da bu yeteneğe sahipler tabi. Bu özelliği ‘Rainbox Six Vegas’ oyunundan hatırlıyoruz. GTA’ya da çok başarılı monte edilmiş. Oyundaki heyecanı daha da arttırıyor.
Araç sürüşünü yapımcılar daha gerçekçi yapmaya çalışmışlar. GTA’nın sevmediğim özelliklerinden biriydi araç sürüşü. Hemen hızlanan ve hemen yavaşlayan, sağa veya sola dönerken çok sert dönüşler yapan araçlar vardı. Bu yüzden araba sürmek zevk vermiyordu. GTA 4’te sürüş bir bakıma değişmiş. Araçlar ne hemen hızlanıyor ne de hemen yavaşlıyor. Ancak dönüşleri yine pek beğenmedim. Arabayı döndürdüğümüz zaman beşik gibi sağa veya sola doğru yatıyor. Bir de araba ya çok dönüyor ya da hiç dönmüyor. Konsoldan geçiş olduğu için klavyede rahat kullanamıyoruz araçları bana göre.
Aynı şekilde araba çok kayıyor, sanki buz pistinde sürüyoruz, yağmur yağdığı zaman ise bu iş daha da çığırından çıkıyor. Bu nedenle kovalamacalar esnasında oldukça zorlu dakikalar bizi bekliyor. Birkaç tane kamera açısı var yine. Kokpit kamera da olsa fena olmazdı ama sonuçta bu bir yarış oyunu değil, o yüzden eksiklik sayılmıyor. Kamera açısını ‘serbest’ olarak seçtiğimizde ‘G’ tuşu ile zamanı yavaşlatabiliyoruz.
Alkollü araba kullanmak gerçekteki gibi bu oyunda da tehlikeli. Niko sarhoş olduğu zaman bırakın düz yolda düzgün yürümeyi, ayakta duramıyor. Bu şekilde bir de araba kullanmaya kalkarsak ya karakolda ya da hastanede buluruz kendimizi. Araca bindiğimiz zaman ekran hafiften sallanmaya başlıyor, başımız zaten dönüyor gerçek anlamda. Üstüne üstlük araba da sağa veya sola doğru gidiyor, düz kullanmak oldukça zorlaşıyor. Gaz ve fren hassaslığı da oluşuyor, birazcık gaza bassanız araç çok hızlanıyor, frene asılsanız bile Niko aracı durdurmakta zorluk çekiyor. Bu yüzden toplu taşıma araçlarını öneriyorum, trafik kurallarına uyalım değil mi?
GTA 4’ün bir diğer yeniliği de şu; artık ağaçtan elma toplar gibi sokaklarda park edilmiş araçları çalamıyoruz. Kilitli olan araçları açmak için Niko ön camı kırarak içeri giriyor ve anahtar aracın üstünde olmadığı için kablolarla uğraşarak aracı çalıştırıyor. Bazı araçlarda alarm sistemi var ve bir anda ötmeye başlıyor. Polis sizi bu halde yakalarsa pek de hoş karşılayacağını sanmam.
Grafikler ve Sesler
GTA serisinin oldukça renkli ve süslü grafiklerle çizgi filmleri az da olsa andıran kendine has bir tarzı vardı. Tamam, oyun şiddet içeriyordu ama gerçekçilik bakımından oldukça düşük bir seviyedeydi. Ateş ettiğimiz kişinin vücudundan, toprağın altından çıkan petrol gibi kan fışkırması, kellelerin vücutlardan olur olmadık yerlerde ayrılması gibi olaylarla karşılaşıyorduk. GTA 4 buna bir son veriyor. Gerçekçi grafikler ve mükemmel metropolüyle bize sanal bir dünya sunuyor.
Fizik modellemeleri, araçların görüntüsü, binalar ve yollar tek kelimeyle muhteşem. Özellikle yollardan bahsetmek istiyorum. Diğer GTA oyunlarındaki gibi pürüzsüz kaymak gibi asfalt beklemeyin. Tümsekler, çukurlar ve çıkıntılar, asfalttaki çatlamalar, bunların hepsiyle karşılaşacaksınız. Yol çalışmaları olan tehlikeli yerler de mevcut.
Su gibi akan kan demiştik, GTA 4’te böyle şeylere rastlamıyoruz. Gerçekçilik dozajının arttığı bu oyunda merminin geldiği yere göre kan akıyor. Arabayla birisine çarptığınız zaman aracın üzerinde kan lekesi oluşuyor. Siz araçtayken kurşun size isabet ederse, aracın camına kan sıçrayabiliyor. Ya da birisini vurduğunuz zaman çevredeki duvarlara kan sıçrayabiliyor. Çatışma esnasında vurulduğunuz zaman ekranımız da kandan nasibini alıyor.
Hasar modellemesini burada size ne kadar anlatsam da gözlerinizle gördüğünüz kadar etkili olmaz. Araçlar çarpışmanın şiddetine ve temas eden bölgelere göre hasar alıyor. Aracınızı hafifçe bir yere sürttüğünüzde çizilebiliyor ve boyası kalkıyor. Bir duvara hızla çarptığınızda aracınızın ön kısmı içe doğru göçüyor ve camlarınız kırılabiliyor. İşin en güzel yanı duvarda da çatlama oluşuyor.
Gölgelendirme üzerinde çok çalışmış yapımcılar, diğer oyunların gölgelendirme sistemine hiç benzemiyor bu yapımınki. Çok uğraşmışlar fakat ne kadar başarılı olmuşlar bilemiyorum, gölgeler güzel olmuş ama bazen görüntü bozulabiliyor. Bu tarz gölgelendirme biraz daha geliştirilirse çok güzel ve çok gerçekçi olur.
Yağmurlu havalar ise mükemmel görünüyor. Gök gürlemesi, çakan şimşekler, ıslanan kıyafetler ve yollar. Islak zemin çok başarılı bir biçimde hazırlanmış. Rüzgarlı havalarda uçuşan yapraklar ve kağıt parçaları, monitörün karşısında size rüzgarı hissettiriyor. Güneşli havalarda, güneş ışığının yansıması ise insanın içini ısıtacak kadar gerçekçi. Soğuk havalarda insanların ağzından buhar çıkması ise bu oyunda detayların ne derecede önemli olduğunu bize gösteriyor.
Çevre etkileşimi bu oyunun göze çarpan bir diğer yeniliği. Etraftaki sandalyeler ve masalar devrilebiliyor. Yerde bulunan şişeler, kutular hareket edebiliyor. Aynı şekilde yerden taş alabiliyoruz. Suyun görüntüsü ise diğer özelliklere göre geri kalmış biraz. Çok daha iyi olabilirdi. Yapımcıların bu konuda pek de uğraştıklarını sanmıyorum. ‘San Andreas’ bu konuda daha başarılı geldi bana. Görsel efektlerde çok iyi olmuş. Patlamalardan sonra toz ve toprağın kalkması, patlamaların çevreye verdiği hasar mükemmel görünüyor. Yangınlar da aynı şekilde iyi hazırlanmış.
Seslere gelince, ilk olarak silah seslerinden bahsedelim. Önceki oyunlarda silahlar sanki oyuncakmış gibi sesler çıkarıyordu. Ben yeterince iyi bulmamıştım. Bu oyunda silah sesleri oldukça iyi. Her silah, gerçekti sesleriyle birebir oyuna monte edilmiş. Patlamalar ve yangınlar esnasında çıkan sesler de geliştirilmiş. Şehrin gürültüsü, metronun ve araçların sesleri, kornalar, ayakkabıların çıkardığı sesler, hepsi sizin Liberty City’nin bizzat içindeymişsiniz gibi hissetmenizi sağlıyor.
Sistem Gereksinimleri
GTA 4 grafik konusunda da beni yeterince memnun etti ama çoğu oyun sever yüksek sistem ihtiyacı sebebiyle memnun kalmayacak. Durumun ne kadar ciddi olduğunu söylemek gerekirse, sistemimde ATI Radeon HD 4870 ekran kartı olmasına rağmen oyunun yavaşlamasına birçok kez şahit oldum. En yüksek grafik seviyesinde sistemim zorlanmadı diyemem. Bazen 14 fps ortalamasıyla oynadım, bazen bu ortalama 23’e kadar çıktı. En düşük gördüğüm rakam 8 fps iken, en yüksek gördüğüm oran 46. Sadece bu değil, ekran kartı oldukça ısındı oyun esnasında. %70’lik fan hızıyla 75 dereceyi gördüğü oldu sıcaklığın. İyi bir oynanabilirlik için tavsiyemiz Radeon 4850 veya 9800GT gibi bir ekran kartı, minimum 2 GB bellek ve Athlon X2 5600+ ve üstü veya Intel tarafında Core 2 Duo E7200 / E7300 ve üstü işlemci.
Yapımcılar optimizasyon konusunda pek uğraşmamışlar. Ayrıca yaptıkları açıklamaya göre GTA 4’ün en iyi şekilde, ileride çıkacak donanımlarla oynanabileceğini söz konusu. Bu ne kadar doğru bilemiyorum ama GTA 4’ü oynamanız için gerçekten iyi bir sisteme sahip olmanız gerekir.
Liberty City ve Yeni Bir Hayat
GTA 4’ün sunduğu harita ‘San Andreas’taki kadar geniş değil, şehirlerarası yollar yok. Sadece New York City var ve 4 yakadan oluşan bu şehrin başta sadece bir yakasında dolaşabiliyoruz. Görevlerimizi tamamladıkça şehrin diğer bölümleri de açılıyor. Harita eski oyuna göre daha küçük olabilir ama çok daha büyük bir metropolde olduğumuz kesin. Ardı arkası kesilmeyen gök delenler, çok katlı apartmanlar, gelişmiş ulaşım ağı Niko’nun ve bizim başımızı döndürmeye yeter.
GTA 4 bize resmen ikinci bir yaşam sunuyor. Sadece görev yapmıyoruz bu oyunda, çevremizdeki insanlarla sosyal aktiveler içerisinde oluyoruz. ‘Little Jacob’un bize verdiği görevler bitiyor ama yine de onla buluşup bir yerlere gidebiliyoruz, iletişimi koparmıyoruz. Kuzenimiz Roman’la Liberty City’nin üstünü altına getiriyoruz, ‘stand-up’ gösterilerine gidiyoruz, dart oynuyoruz, bilardoda kozlarımızı paylaşıyoruz. Kız arkadaşımızla yemek yemeye veya bir şeyler içmeye gidebiliyoruz. Hiç olmadı, geniş bir zamanda gider helikopterle şehir turu yaparsınız, tabi 150 dolar vererek.
Bir görevden dönüyorsunuz ve biraz stres atmak istiyorsunuz. Kız arkadaşınızı arayıp, birlikte bir gösteri izlemeyi teklif edebilirsiniz. Ya da eve gider televizyon izlersiniz. Evet, yanlış okumadınız, ‘televizyon izlersiniz’ diye yazdım. Gerçi pek kanal çeşidi yok ama en azından haberleri seyredebilir, Birleşik Amerika’da neler oluyor öğrenebilirsiniz. Önceki oyunlarda bulunan radyo yine araçlarımızda yerlerini almış. Farklı farklı radyo istasyonları var ve sevdiğiniz müzik tarzına göre istediğinizi dinliyorsunuz. Ayrıca kendi bilgisayarınızdaki müzikleri de oyunun dosyalarına ekleyebiliyorsunuz.
İletişim teknolojisinin sunduğu nimetler televizyonla ve radyoyla sınırlı değil. Cep telefonu gerçek yaşamımızda en önemli araçlarımızdan biri. GTA 4’te de cep telefonu olmazsa olmazlarımızın arasına girmiş. Oyunda ilerledikçe telefon rehberimizdeki kişi sayısı artıyor. Onları arayabiliyor, bir yerlere davet edebiliyoruz. Arkadaşlarımız da bizi arıyor, görevler veriyor, buluşmak istiyorlar, kontörleri olmadığı zaman mesaj atmakla yetiniyorlar.
Cep telefonumuzun zil sesini bile değiştirebiliyoruz. Hatırlatmalar için notlar alıyoruz, bir kaza olduğu zaman 911’i bile arayabiliyoruz. Sadece kaza olmasına gerek yok, ben bazen 911’i arayıp polis departmanına bağlanıyorum. Polisleri bulunduğum yere çağırıyorum acil durum niyetine. Gelen polislerinde şaşkın şaşkın ortalıkta dolanmalarını izliyorum, gerçekten keyifli oluyor.
Ancak rehberimizdeki kişi sayısı arttıkça sorumluluklarımız da artıyor. Bu kişilerle olan ilişkimiz her şeyden etkilenebiliyor. Kız arkadaşınızı aramadığınız zaman veya bir yerlere götürmediğiniz zaman, sizden soğuyor, ayrılmak bile isteyebiliyor. Veya bir başka arkadaşınız sizi bir yere davet ettiğinde gitmezseniz aranızda soğuk rüzgarlar esiyor. Size sitem ediyor ve aranızdaki ilişki gevşiyor. Diğer taraftan, ne kadar çok vakit geçirirseniz aranız o kadar iyi oluyor. İşten güçten vakit kaldıkça sosyal hayatınıza zaman ayırın, arkadaşlarınızla ilgilenin, gezin tozun.
Bir diğer vazgeçilmezimiz internet. Şehirde bulunan internet kafeler de uğradığımız yerlerin başında geliyor. Mail adresimizde gelen mailleri kontrol ediyor, mail gönderebiliyoruz. Maillerinize arada bir bakın, Niko’nun annesi bile mail atıyor Avrupalardan. İnternette arkadaş arayabiliyoruz aynı zamanda. Gerçi bir sürü iş güç varken bir de arkadaş bulup da başınıza iş almayın derim ben. Zaten Niko’nun itibarı arttıkça, çevresi de bir o kadar büyüyor.
Aynı zamanda internette haberlere bakabiliyor, oyunda olan siteleri gezinebiliyor ve en güzeli araç piyasasına bakabiliyoruz. Dışarıda bizi bekleyen bir sürü araç var ama kendi paranızla aldığınız çok daha değerli olur. Bir de araçlarımızda bulunan sesli navigasyon aletleri var. Bunlar sayesinde gideceğimiz yer için izleyeceğimiz yolu harita üstünde görebiliyoruz, hem de sesli olarak ‘200 metre sonra sola dön’ gibi cümlelerde kuruyor bu navigasyon aleti. Çok faydalı olmuş bu sistemin oyuna konulması, New York sokakları hep birbirine benziyor, kaybolmamak elde değil.
New York City’nin toplu taşıma sistemi oldukça gelişmiş bir sistemdir. Oyunda da bu böyle. Hem metro, hem tren, hem de otobüslerle ulaşımımızı sağlayabiliriz. Taksileri de unutmayın. Diğerlerine göre daha pahalı ama olsun. Taksiye binmek için ‘E’ tuşuna basarak ıslık öttürüyoruz ve ‘F’ tuşuna basılı tutuyoruz. Taksiye bindiğimizde gitmek istediğimiz yeri belirliyoruz. İstersek ‘Enter’ tuşuna basarak yolculuğu hemen atlıyoruz ve varmak istediğimiz yerde oluyoruz.
Büyük şehrin trafiği yorucu olur. Bazen trafiğin sıkıştığı oluyor, ufak kazalar oluyor, bunun gibi şeyler yolun kapanmasına, araç kuyruklarının uzamasına sebep oluyor. Bu arada değinmeden edemeyeceğim, Liberty City’de yerel seçimler yaklaşmış olacak ki sağda solda yol çalışmaları var. İşçiler kazılar yapıyorlar, yolları onarıyorlar. Bunlar da trafiğin sıkışmasını tetikleyen faktörler.
New York’un ünlü ‘Times’ meydanı da oyuna aynen eklenmiş. Taksileri bol olan bu meydanı ışıltılı ve renkli reklam tabelaları süslüyor. Burada gezmek insana ayrı bir tat veriyor. Yalnız tadımızı kaçıran bir durum var o da köprülerin paralı olması. Oyun da bile köprüden geçerken 5 dolar veriyoruz. Bir tane sosisli sandviç yiyoruz ona da 5 dolar veriyoruz, evlat acısı gibi. Niko hemen büyük paralar kazanmadığı için başlarda mütevazi bir hayat sürmemiz gerekli. Kıyafet dükkanları da oldukça pahalı. Semt semt farklılık gösteren fiyatlar var. Varoş kesimde fiyatlar ucuz iken lüks yerlerde fiyatlar biraz uçuk oluyor. Bir diğer yenilik de giysi alırken raflardan ve askılardan görerek seçmemiz. ‘San Andreas’da deneyerek baktığımız kıyafetlere vakit harcamadan bakabiliyoruz. Giysi demişken, kıyafetlerinizin zamanla kirlendiğini de söylemeliyim, eve gidip kayıt yapınca temizleniyorlar.
Karakterler
Bu bölümde bütün karakterleri ele almayacağım, sadece sevdiğim karakterlerden bahsedeceğim. Oyundaki her karakterin bir hayatı ve hikayesi var. Hepsi bir şeylerin peşinde koşuyor. Kimisi sadece para için, kimisi kızlar için, kimisi ise insanlara yardım etmek için uğraşıyor. Baş kahramanımız Niko’nun hikayesini zaten girişte anlattım. Kuzen Roman benim en sevdiğim kişi bu oyunda. Çok renkli bir kişilik, aynı zamanda çok şapşal. Niko’ya bazen çok kızıyor, 2 saniye geçmeden yeniden barışıyor, küçük çocuklar gibi.
Brucie diğer renkli kişiliğimiz. Renkliden çok deli desek daha doğru olur. Kaslı koca bir vücuda sahip ama hani derler ya; ‘kalıbının adamı değil’, işte bu cümle cuk oturur Brucie’ye. Tuhaf tuhaf hareketler ve sürekli spor yapar. Bizim Niko’yu da çok sever kendisi. Son olarak Dimitri’den bahsedeceğim. Dimitri’yi de başlarda sevmiştim, akıllı bir adama benziyordu. Sakin, sinirlenmeyen, rahat bir adamdı. Ama sonra Niko’ya karşı anlamsız bir şekilde cephe aldı, psikopata bağlayıp Roman’ın evini ve deposunu yaktı. Sonunda ise ne olduğunu oynayarak siz bulun.
Saçmalıklar
Bu başlığı bir yerden hatırlıyoruz, Farcry 2 incelemesinden. Korkmayın sakın, burada anlatacaklarım Farcry 2’deki kadar oyunu etkileyen hatalar değiller. Ufak birkaç eksikten ibaret. Araç sürüşü ile şikayetlerimi yinelemeyeceğim burada da. Polisler ilgili bir iki hata mevcut. Biz birisine ateş açtığımızda polis hemen peşimize düşerken, bizi elinde makineli tüfek olan adamlar kovalarken polis hiçbir şey yapmıyor onlara, normalmiş gibi geçip gidiyor. GTA 4 kalitesinde bir oyunun bunu aşması lazımdı. Aynı şey ‘Mafia’da da vardı hatırlarsanız.
Polisin önünden omzumda roket atarla geçtim, polis hiçbir şey yapmadı, buna da pek anlam veremedim. Aynı şekilde polisin önünde direği yıktım hiçbir tepki vermedi, kamu mallarına sahip çıkmaları lazım biraz. Bazen arabalarla çarpıştığımız zaman hiç hasar olmuyor. Son olarak da, içinde müşterisi olan taksinin ıslığımızla durması, bizim binmemiz ve diğer müşterinin inmesi bana tuhaf geldi, galiba Amerika’da düzen böyle.
GTA IV'de Multiplayer
GTA 4 'multiplayer' desteği ile seriye başka bir yenilik getirdi. Arkadaşlarınızla çok eğlenebileceğiniz kesin bu sayede. GTA'da nasıl 'multiplayer' olur diye sormuştum kendime ama baya bir olmuş. Motorlarla yarış yapmak, sokak ortasında çatışmak hepsi çok eğlenceli. Aynı zamanda 'Live' desteği de mevcut bu oyunda. Oyunu 'Multiplayer' oynayabilmeniz için 'Social Club' ve 'Games for Windows' hesabınız olmalı. 'Social Club' GTA için yamalar ve güncellemeleri alabilceğiniz bir sistem. Dünyadaki diğer GTA kullanıcıları ile de iletişim kurabileceğiniz yer.
Son Sözler
GTA zaten kendini ispatlamış bir oyun, GTA 4 ile yerini daha da sağlamlaştırdı bu seri. Muhteşem bir oyun olmuş. Resmen ikinci bir yaşam sizi bekliyor oyunda. Bazı yabancı siteler 100 üzerinden 100 vermiş bu oyuna, ama benim için 100 puanı alacak oyunun hiç hatası olmamalı. GTA yukarıda saydığım hataları içermeseydi 100 verirdim ama ufak da olsa o hatalar puan kırdırıyor. Ne duruyorsunuz, gidip oynasanıza tatil bitmeden. Aman dikkat edin kendinizi fazla kaptırmayın, dersi olan derslerini ihmal etmesin, işe gidenin aklı oyunda kalmasın, unutmayın orada bir yaşam olabilir ama gerçekteki kadar önemli değil. Yoruldum, uykusuzum, üç gündür toplam 9 saat uyku ile duruyorum, sonunda bitti bu yazı, ben de bittim.
Test Sistemi
* Ekran Kartı: Asus Radeon HD 4870 Top Edition 512MB
* İşlemci: AMD Athlon 64 X2 5200+ (2.7 GHz)
* Anakart: MSI K9AGM3 690G
* Bellek: Kingston 2GB DDR2-800