Eski arşivimi karıştırırken buldum bu yazımı. Paylaşmak istedim belki ders çıkaranlar olur diye...
O zamanlarda başka bir işyerindeki son günlerimi yaşıyordum.
Tarih: 05 Kasım 2008
Çok sorunlu olduğumu kabul ediyordum bugüne kadar.
Hayatımda doktora sadece gribal enfeksiyonlar için gittiğimden ve yaklaşık 10 yıldır
Hastaneye dahi gitmediğimden pek bilmiyordum oraların durumunu. Taki bugüne kadar. Tecrübelerime bir yenisi daha eklendi. Patronun annesini götürmüştük devlet hastanesine ve ben hastanenin bahçesinde sadece
2 saat bekledim. Bakalım gördüklerim amatör kalemime nasıl yansıyacak.
Her şey akışında sürüp giderken bir taksiyle geldin küçük, yaşıtların koşup oynarken senin suçun neydi de babanın kucağında hareketsizdin acaba diye geçirirken içimden birden ayakta bile duramayan yaşlı teyze çıktı hastanenin kapısından. Gözlerinden geçmişin yorgunluğu okunuyordu. Oğlu ve torunu olarak tanımlayabildiğim 2 kişi güçlükle ayakta tutuyorlardı o yorgun bedenini. Önce sağa sonra da sola baktı ve derin bir ohh çekti. Kim bilir kendi gençliği geldi aklına.
Ben de duygulanmıştım bile çoktan. Tabi hastane kapısındayım gelen geçen, koşuşturan o kadar çoktu ki derinden bir hüzün kapladı yüreğimi. Bu kadar hüzünün arasında bir sigara içeyim derken de oruç olduğum geldi aklıma. Sigara içmiyordum ve insanlar ard ardına geliyordu sanki üstüme. 80 lik amca 4 tane mendil 1 lira diye dolaşıyordu güneşin anacında. İçimden al amca şu 1 lirayı mendil sende kalsın demek geçti ama para almamışım üzerime. Sadece izlemekle yetindim 80lik amcayı. Bir sağa bir sola koşuşturuyordu. 4 mendil 1 lira hala kulaklarımda sesi
Hele o yüzü yanan kadını keşke görmeseydim diyorum. Elinden bir şey gelmiyor insanın.
Biraz kendimi toparlayayım diye kalkıp bahçede tur atayım dedim. Kafam önde gördüklerimi tartıyordum ki tekerlekli sandalyede iki ayağı olmayan orta yaşlı bir adam takıldı gözlerime. Gözlerinin içi parlıyordu. Ama ben ona bakınca gözlerimin içi doluyordu. Ve kendi sorunum aklıma geldi birden bire. Neymişte 15 kilo fazlam varmış. Bunca zamandır buna mı sorun etmişim diye geçirdim ve kendime kızdım.
Hergün haberlerde okuyup geçtiğim şeyleri birebir yaşamanın etkisi ve gördüklerimin şokunu üzerimden atamamıştım ki bir cenaze aracı ve arkasından gelen yürek yakan çığlıklarla artık gözyaşlarımı tutamayıp ellerimi yüzüme kavuşturup ağlarken buldum kendimi.
Patronun beni dürtmesiyle kendime gelmiştim. Hayat birileri için bitmişti ama benim için devam ediyordu. İşimin başına dönmeliydim. Arabayı aldım ve onca olayı gördüğüm yere getirip patronu ve annesini alarak 2 saatlik maceramın sonuna geldim. Gün boyunca yaşadıklarımı ve ne kadar basit şeyleri sorun ettiğimizi düşünerek gereksiz yere harcadığımız zamanlara acıdım.
Cesur GÜRSEL (Hayatın içinden)