Koştuğuna göre istediğin her şeyi yiyebiliyor musun?
Egzersiz yapmayanlar, egzersiz yapanların her istediğini yediğini düşünür. İşin doğrusu pasta, kurabiye, çikolata ve patates kızartmasıyla dolu bir mideyle koşamazsınız.
Bu nedenle, yemek yedikten sonra koşmaya başlamak için epey beklemek lazım. Koşmaya başladığınızda, yemeklerin vücudunuzu nasıl etkilediğini fark etmeye başlarsınız. Bir gün boyunca yağlı yemekler yerseniz bir sonraki gün koşunuz sıkıcı hale gelir, bırakmak istersiniz. Çok fazla tatlı yerseniz, motive olmanız zorlaşır.
Hızlı mı koşuyorsun yavaş mı?
Her gün aynı tempoda koşmak mümkün değil. Her türlü hava koşulunda koşusunu ihmal etmeyenler bile her gün hızlı koşular yapamaz. Koşmayı özgürlük olarak gören ve dünya dertlerinden uzaklaşarak kendini daha iyi hissetmek isteyen koşucular için hızdan çok her gün çıkıp koşmak önem taşır. Bir önceki gün 90 dakika koşan sporcu bugün daha yavaş koşabilir. Vücudun da arada bir mola vermesi gerekir. Koşmak ne de olsa uzun vadeli bir iş.
Koşmak diz sağlığı için kötü değil mi?
Hiçbir şey yapmadan oturmak kadar kötü değil. Hatta bazı araştırmalar, dizlerin üzerlerine binen yükle mücadele etmek zorunda kaldıklarında daha iyi geliştiklerini söylüyor. Yani koşmak dizleriniz için kötü haber değil.
Koşarken sıkılmıyor musun?
Koşarken sıkılmamak için iki çözüm var. Birincisi güzel manzaralıkoşuparkurları belirleyip, etrafı izleyerek koşunuzu tamamlamak. İkincisinde akıllı telefonlar yardıma yetişiyor.
Telefonunuza bilmediğiniz şeyleri öğrenmenizi sağlayacak podcast’ler ya da sesli kitaplar yükleyerek bir yandan koşarken bir yandan yeni şeyler öğrenebilirsiniz. Ya da en kısa yoldan müzik dinleyebilir, radyo programlarını takip edebilirsiniz. Müzik, kendini zorlamak isteyen sporcular için en iyi motivasyonu sunar. Bu yüzden spor salonlarında devamlı yüksek tempolu müzikler çalıyor.
Arada kulaklarınızı dinlendirmek isterseniz sesi kısıp düşüncelerinize odaklanabilirsiniz. Koşarken hayatınızdaki sorunlara nasıl çözüm bulduğunuza, neleri planlayabildiğinize şaşacaksınız.
Yorgun değil misin? Koşmak yerine evde yatsana?
En son ne zaman açık havada yürüyüş yaptınız? Denizi ya da güneşin batışını seyrettiniz? Hiç orman yolunda ağaçların arasında koşu yaptınız mı? Evde yatmaya devam ederseniz bu güzellikleri hiç görmemeye devam edersiniz. Koşmak şehrin ve doğanın güzelliklerini keşfetmek için de büyük bir fırsat sunar.
Bu havada koşacak mısın?
Yağmurda bile koşmanın ayrı bir keyfi vardır. Yağmur terinizi akıtır, kendinizi iyi bir maceraperest gibi hissetmenizi sağlar.
İnsanlar büyük bir hevesle çöllerde ya da kutuplarda yapılan büyük ultramaraton koşularına boşuna gitmiyor. Güneş varsa güneş kreminizi sürün, suyunuzu yanınıza alın. Hava çok rüzgarlıysa sırtınızı ve göğsünüzü koruyun. Hava sıcaklığı sıfırın altına iniyorsa giyiminizi sıkı tutun yeter.
Ayakların acımıyor mu?
İyi bir çift koşu ayakkabısı ayak problemi yaşatmaz. Uzun koşudan sonra ayaklarınız ağrıyacak ama mağaza mağaza dolaştığınız zamankinden daha çok ağrımayacak. Vücudunuz mola vermenizi söyleyene kadar koşmaya gayret edin.
Koşunun bir kısmında yürüsek olmaz mı?
Vücudunuzu harekete geçirin. İster koşu, ister yürüme. Yorulduğunuz anlarda tempoyu düşürebilir, rekabetçi hissettiğiniz anlarda hızınızı artırabilirsiniz. Hatta koşu içinde hız değiştirmek kalbi daha iyi çalıştırır. Dayanıklılığınızı yükseltir ve koşuyu daha keyifli kılar.
Koşmak kadın sağlığına zararlı değil mi?
Hâlâ bu inanışa sahip insanlar var. 70’lere kadar uzun mesafe koşularının kadınlarda rahim yaralanmalarına neden olduğu düşünülüyordu. Bu tamamen hurafe. Koşmak, bir kadının vücut sağlığı için en faydalı egzersizlerden biri.
Ve son bir bonus soru:
Koşmak için nedenin ne?
Soruya soruyla yanıt vermek için ideal soru bu. Siz “Neden koşmuyorsunuz?” Koşmak isteyen bir kişinin gerekçeye ihtiyacı yoktur.
Kaynak: Milliyet