Okumaya sebep, okumamaya bahane
Ne zamandı tam olarak anımsamıyorum, Türk tipi esoterik ve hidayettenewage (kabul günü hidayet romanları da denilebilir) kitapların pek ortada olmadığı günlerde televizyon kanallarının birinde Türkçe pop (bu da neyse) şarkı icra eden bir hanıma “Kitap okuyor musunuz?” diye soruldu. Duyduğum yanıt karşısında az kaldı aklım uçacaktı. Aynen aktarıyorum, zaten kısa: “Biz sanatçıların böyle şeylere vakti olmuyor!” Oksimoron külliyatına böyle bir katkı!
Kitap, okuyanın bir meselesi aynı zamanda. Kitapla haşır neşir olan pek az kişi vardır ki “Kimse okumazsa okumasın, ben okuyorum ya!” desin. Kitap okumama bahaneleri karşısında pek sinirlenir okumaya vakit ayıranlar. Şimdi bir soru: Kitap okumama bahaneleri mi çoktur, yoksa kitap okuma sebepleri mi? Doğrusu hangi şıktır bilemiyorum ama bahaneler konusunda oldukça eğlenceli sonuçlar çıkacaktır.
“ROMAN, HAYAL SATAR”
Sebeplerle ilgili bir şeyler yazmak istiyorum aslında. İzlandalıların kitap okuma konusunda çok güçlü sebepleri olmalı, yılda 3 milyon kitap satılıyormuş. 300 binden biraz fazla bir nüfusa sahip oldukları göz önünde bulundurulduğunda İzlandalıların kitapla yatıp kitapla kalktıklarını söyleyebiliriz. Sebepler ne olabilir diye soralım: a) İzlandalıların gelirleri yüksek b) Yasalarında bu konuda bir madde var c) Vakitleri bol d) Eğitimleri güçlü... Yasa konusu hariç bu şıkların hepsi doğru, zaten biliniyor. Peki okunuyor da ne okunuyor İzlanda’da? İşte sorunun yanıtı burada gizli. İzlandalılar çok büyük bir oranda cinayet romanları okuyorlarmış. İzlanda, cinayet romanlarında bir ekol. İzlanda crimisi deniliyor; suç, entirika, polisiye. Peki bu ülkede suç ve cinayet işlenme oranına bakalım; dünyada bu melanetlerin en düşük olduğu bir ülke belki de. “Roman hayal satar” diye boşuna dememişler. Olmayanın hayali, yaşanmayanın kurgusu, hali vakti yerinde olup da canı sıkılanları çeker. Bir de kış var… Nietzsche’nin “yavuz konuk” dediği kış eskiden evlere masallar getirirdi, şimdiyse iyiden iyiye profesyonelleşmiş yazarların kurgularını.
Bizse yazdayız. Türkiye’de bir müddettir yazları, kıştan parlatılmış kitapları okuma eğilimi var. Kışın ne satıyorsa yazın o katlanarak gidiyor. Bahane ve sebep denkleminde Türkiye saç baş yoldurur. Bunda bir göçmen kuş dürtüsü olmalı! Bakalım bu yaz hangi kitaplar kanat çırpacak sahillere?
Bu yıl I. Dünya Savaşı’nın 100. Yılı. Sadece o mu, aynı zamanda Çanakkale Savaşları’nın da 100. Yılı. İşte iki sebep. Avrupa bizi de içine kattığı savaşın okumasında şimdi. Yayıncılar birkaç yıl önceden hazırlık yapıp sayısız kitap yetiştirdiler bu yıla. Bu yaz sebep bizi ziyadesiyle ilgilendiren bu tarih kesiti olsun.