Ölmek üzere olan yaşlı bir baba, yatağının başına üç oğlunu çağırarak, onlara vasiyette bulunur:
"Oğullarım, ben ölünce, birbirinize düşmemeniz için, size sahibi olduğum 17 deveyi paylaştırmak istiyorum. Miras olarak develerin yarısını büyük oğluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oğluma bırakıyorum."
Babalarının ölümünden sonra, mirası babalarının vasiyeti uyarınca paylaşmak üzere kardeşler bir araya gelirler. Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. Mirası babalarının istediği gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayısı ne 2' ye, ne 3' e, ne de 9' a bölünebilir.
"Bu işin üstesinden ancak köyün tecrübe ehli, yaşlı bilgesi ge lir!" diye düşünüp, ona giderek, danışırlar.
Bilge kişi :
-"Benim bir devem var, onu da alıp, yeniden hesap yapın!" der.
Bu cömertliğe çok şaşıran oğullar, 18 deveyi pay etmeye girişirler. Önce ikiye bölerler, büyük oğul 9 develik payını alır. Sonra üçe bölerler, çıkan 6 deveyi de ortanca oğul alır. Daha sonra dokuza böldüklerinde 2 deveyi de küçük oğul alır. Ama, bütün develeri paylaştıktan sonra ortada fazladan bir deve kalır, yine.
Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yaşlı bilgeye başvururlar.
Bilge kişi güler ve :
-"İyi öyleyse!" der. "Sorununuz çözümlendiğine göre, ben de devemi geri alayım."
Bilge kişi tıpkı bilgi gibi katalizör olarak olaya girer, çözümü sağladıktan sonra olaydan çıkar. Sorunu çözmede insanlara yardımcı olur, ama kendinden de bir şey eksilmez.
İşte bilgelik ve bilge kişi budur.