50. yılını görkemli bir şekilde kutlamak için yola çıkan Antalya Altın Portakal Film Festivali olaylı geçiyor. Filmlerdeki genel kalite düşüklüğü, etnik yaklaşımlar ve yumruklaşmaya varan seyirci kavgaları Portakal'ın tadını kaçırdı. Peki neden?
Altın Portakal Türk sinemasının en eski organizasyonu. Yeşilçam ile bağlantısı en güçlü, ülke sinemasının kendini ifade ettiği en önemli festival aynı zamanda. Ama son yedi, sekiz yıldır büyük bir değişim içinde... Bu yıl yaşananlar ise değişimin nerelere geldiğini gösterdi bize. Herşeyden önce yarışmacı filmler yerlerde sürünüyor. Yıllardır festivalleri takip ederim, bir dolu olaya şahitlik ettim ama bir seçkinin neredeyse skandal olacak kadar kötü olduğunu 50. Antalya Film Festivali'nde gördüm. Genel kalitesizlik dışında filmlerin içeriğiyle ve söylemleriyle de ilgili problem var. Herşeyden önce Ömer Leventoğlu imzalı Mavi Ring, Ferit Karahan imzalı Cennetten Kovulmak, kısa film gibi yapımlar, festivalin siyasi yönünü Türk-Kürt meselesi nezdinde kısırlaştırdığını gösteriyor. Bu filmlerde sınıfsal bakış açısı yok. Tamamıyla etnik dertleri var. Antalya bu haliyle bütünleşmiş bir ülkenin organizasyonu olamaz. Yeşilçam'ın festivali başka birşey oldu yıllar içinde. Ve olduğu şey Antalya halkı tarafından bile tepkiyle karşılanıyor. Mesela Cennetten Kovulmak filminin basın toplantısında yaşananlar... Film izleyiciyi o kadar rahatsız etti ki yönetmene 'siz kendi dertlerini film yaparken aslında Pkk propagandası yapıyorsunuz' itirazları geldi.
Bu yetmedi açlık grevi yapan mahkumların bir hapishaneden diğer bir hapishaneye taşınması sırasında yaşananları anlatan Mavi Ring'in hemen bitiminde izleyicilerin bazıları 'Kürdistan faşizme mezar olacak' diye slogan atarken, buna tepki gösteren izleyicilerle tartışma çıktı. 'Otursana kardeşim' nidaları arasındaki elektriklenme, benim sinema salonlarında ilk kez şahit olduğum yumruklaşmaya kadar gitti. Sinan Çetin'in yetiştirdiği isimlerden Serdar Gözelekli'nin filmi İnanç Odası ise başka bir fırtına çıkardı. Filmin öyküsünün temelinde ideolojilerin insanlara verdiği zarar işleniyor. Özellikle bazı diyaloglarda sağcı olsun solcu olsun idealist insanlara hakaretler vardı. Ve izleyiciden büyük tepki gördü. Filmin kadrosuna salon çıkışında öyle tepkiler gösterildi ki basın toplantısı yapılamadı.
Bütün bunları topladığımızda festivalin geçirdiği değişimin ve gelinen noktanın Antalya Altın Portakal'ı zayıflattığı ortada. Bu festivale 62 film baş vurdu. Önjüri 15 film seçme şansı varken ancak 10 adet yarışma filmi çıkarabildi. Şimdi ya diğer filmler seyrettiklerimizden daha kötü veya bu seçim olayında problem var. O zaman soruyorum. Çağan Irmak, Nuri Bilge Ceylan, Tolga Örnek, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz ve aklınıza gelen bütün üst düzey yönetmenler bu yıl yeni film çekmişken niye hiç biri Antalya'ya başvurmadı? Acaba son birkaç yıldır seçkilerin kalitesizliği, ödüllerin dağılımı insanların güvenini mi sarstı. Ama bu festivale arkamızı dönemeyiz. Bir organizasyonun festivali olsa bile aslında halkın festivalidir Antalya. Bana bir Türk vatandaşı ve sinema sever olarak düşen ise bu festival için uğraş vermektir. Bu yıldan ders çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Belirli kliklerin kendini gösterdikleri bir organizasyon olmamalı Antalya Altın Portakal.
YARIŞMA FİLMLERİ DÖKÜLÜYOR!
Antalya'da Altın Portakal ödülü için yarışan yapımlar arasında, Atalay Taşdiken'in 'Meryem' ve Mehmet Bahadır Er'in 'Sev Beni'si dışında bir tane elle tutulacak film yok. Filmlerin kalitesizliği o kadar fazla ki 10 yarışmacı film ve özel gösterimde yer alan filmler üzerinden 2014 Türk sineması için çıkarım yapmak bile zor.