Kim karısıdan memnun?
Sadece erkeklerin katıldığı bir ziyafette ev sahibi sordu: Karısından memnun olmayan varsa, ayağa kalksın.
Bir kişi dısında herkes ayağa kalktı. Ev sahibi adama dönüp :
- Maşallah, maşallah! Ne mutlu size ki karınızdan memnunsunuz!
-Yok canım. Karım bugün ayağımı kırmasayd!, sizden önce kalkardım!
Sevgileri yarınlara bırakmayın... .
Henüz hayatının baharı salabilecek bir yaşta, on sekiz yaşındaydı. Ancak tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmıştı. Kahır içinde eve kapatmıştı kendini Sokağa çıkmıyordu. Annesi, bir de kendisi. o kadardı bütün hayat. Bir gün fena halde sıkıldı, dayanamadı, attı kendini sokağa... Bir yığın vitrin önünden geçti, tam bir CD satan dükkân, da geride bırakmıştı ki, bir an durdu geri döndü kapıdan içeri, gözüne hayal meval tak.lan genç kıza bir daha baktı. Kendi yaşlarında harika bir kızdı tezgâhtar... Hani, ilk bakışta aşk derler ya, öyle takılıp kalmış. işte İçeri girdi Kız gülümseyerek koştu; "Size nasıl yardım edebilirim?" diye. Nasıl bir gülümsemeydi o!
Hemen oracıkta ona âşık olduğunu söylemek istedi kıza... Kekeledi, geveledi, sonra "Eveti" diyebildi. Rastgele birini işaret ederek; "Evet, şu CD'yi bana sarar mısınız? dedi. Kız CD'yi aldı, içeri gitti, az sonra paketle geri geldi. Genç kızdan aldı paketi çıktı dükkândan, evine döndü. Paketi açmadan dolaba attı. Ertesi sabah, gene gıttı aynı dükkâna... Gene bir CD gösterdi kıza, sardırdı, aldı eve getirdı, attı paketi dolaba gene açmadan... Günler hep alınıp, sardırılan CD'lerle geçti. K.za açılmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Annesine açıld. sonunda... Annesi; Git konuş oğlum, ne var bunda?" dedi. Ertesi sabah, bütün cesaretini topladı, erkenden dükkana gıttı. Bir CD seçti. Kız gülerek aldı CD'yi, arkaya gitti paketlemeye Kız içerdeyken bir kağıda "Sizinle bir gece çıkabilir miyiz?" diye yazdı, altına telefon numarasını ekledi notu kasanın yanına koydu gizlice. Sonra, paketini alıp kaçtı gene dükkandan İki gün sonra evin telefonu çaldı... Anne açtı telefonu. Dükkândaki tezgâhtar kızdı Delikanlıyı istedi, notunu yeni bulmuştu da... Anne ağhyordu, "Dün kaybettik oğlumu." dedi. Cenazeden birkaç gün sonra anne, oğlunun odasına girebildi sonunda Ortalığa çeki düzen vermeliydi. Dolabı açtı, oraya atılmış bir yığın açılmamış bir yığın paket gördü. Paketleri aldı, oğlunun yatağına oturdu ve bir tanesini açtı.-İçinde bir CD vardı, bir de minik not...
"Merhaba, sizi öyle tatlı buldum ki, daha yakından tanımak istiyorum. Bir akşam birlikte çıkalım mı? Sevgiler... Jacelyn." Anne bir paketi daha açtı, onda da bir CD ve bir not vardı: "Siz gerçekten çok tatlı birisiniz, hadi beni bu gece davet edin, artık. Sevgiler..Jacelyn."
İnsanları tanımanın yolu
Adamın biri kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış. Lambayı kumların içinden çıkararak, "Niye olmasın, belki bunun da içinden cin çıkar" deyip ovalamış. Gerçekten de koca bir cin çıkmış lambadan. Adam çok şaşırmış, cin başlamış konuşmaya "Tamam, tamam. Beni lambadan kurtardın vs vs ... Bu, bu ay içinde dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım, bu yüzden üç dileği unut. Sadece bir dilek hakkın var!" Adam oturmuş ve bir süre düşünmüş ve "Her zaman Havvaii'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok kötü tutar. Benim için Hawaii'ye bir köprü yap, böylece arabayla oraya gidebileyim" demiş. Cin gülmüş ve "Bu imkânsız. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün. Hayır, başka bir dilek düşün" demiş. Adam "tamam" demiş ve gerçekten güzel bir dilek düşünmeye başlamış. En sonunda "Ben bu insanları hiç anlamıyorum. Kendime dost seçiyorum, çok bağlanıyorum, selamı kesiyor. Birini çok seviyorum, beni severken sevmez oluyor. Birine güveniyorum önce o aldatıyor. Birine dostluk elimi uzatıyorum, beni düşman sanıyor. Kime meramımı anlatsam beni ya anlamıyor, ya da yanlış anlıyor. Bana insanları tanımanın yolunu öğret." Bu istek üzerine Cin şöyle bir cevap vermiş: "Köprü iki şeritli mi olsun, dört şeritli mi?"
Stanford Üniversitesi
Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektörün bürosundan içeri girer girmez, sekreter, masasından fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi bir üniversitede
ne işleri olabilirdi?
Adam, yavaşça, rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkânsızdı. Rektörün o gün onlara ayıracak bir saniyesi bile yoktu. Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye mırıldandı...Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi. Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. "Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok" diyerek rektörü ikna etmeye çalıştı. Anlaşılan çare yoktu. Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi. Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret et- \ mek, olacak şey miydi bu?
Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti. Yaşlı kadın hemen söze başladı. Har-vard'da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek is-tiyorlardı.Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerme öfkelendi. "Madam" dedi, sert bir sesle, "Biz Harvard'da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner!"
"Hayır, hayır!" diyerek haykırdı yaşlı kadın. "Anıt değil... Belki, Harvard'a bir bina yaptırabiliriz". Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak, "Bina mı?" diyerek tekrarladı, "Sız bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yapttğımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı..."
her güne bir öykü
Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi.. Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü: "Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?" Rektör'ün yüzü karmakarışıktı. Yaşlı adam başıyla onayladı.
Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California'ya, Palo Altoya geldiler. Ve Harvard'm artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.
Amerika'nın en önemli üniversitelerinden birini; STANFORD'u.
alıntıdır....................................