kendi bünyemizde tanrı'yı kabul etmek ya da tanrı'yı reddetmek için inanılmaz mücadele veriyoruz.
bir taraf ne yapsam da daha kendimin bile bütün özelliklerine ya da ne planladığına tam olarak vakıf olamadığım tanrıyı kabul etsem ve bunu çevreme kabul ettirsem diye kendini harap ederken öteki taraf ise ne yapsam da varlığına inanmadığım tanrıyı reddetsem ve çevremin de reddetmesine sebep olsam derdindeyiz.
bütün derdimiz çevremize bir şeyler ispatlamak. belki çok zeki olduğumuzu, farklı olduğumuzu. belki ruhani bir kişilik olduğumuzu belki de çocukluğumuzdan beri bilinçaltımıza dikte edilen amerikan filimlerindeki o "aykırı" çılgın çocuk olduğumuzu.. bilmiyorum..
ben ise tanrının bizi dünyaya gönderiş amacının sınav olduğunu düşünmüyorum. evet bir sınav veriyoruz. hayatta kalma iç güdüsüyle varlık içinde varlığın, yokluk içinde ise yokluğun sınavı ve daha birçok sınav.
bence asıl sınav hz. adem'in cennetteki sınavıydı. şu yasak meyve ve hz. havvaydı onların sınavı.
geri kalan ise sadece hataya devam etmeyerek ve af dileyerek geçen bir ömürdü. hayatımız boyunca yaptıklarımız ya da yapmadıklarımız.
bir şans verdiği için müteşekkir olabiliriz,gotik ergenlerin annesine çemkirerek " bana ne ben mi dedim doğur diye" dediği gibi de isyanlara girebiliriz. ama şu kesin ki, ne yaparsak tanrıya değil kendimize yaparız.