lojistik: kötü bir yerdeyiz. avrupa içine lojistik için uzağız, asya ve amerika pazarlarının ikisine birden olabilecek en uzak noktadayız, hem ham madde alımında hem bitmiş ürün tesliminde nakliye açısında ebesinin nikahındayız. bir de buna iç pazarda dünyanın en pahalı yakıtlarını kullanmamız eklenince, maliyet açısında 1-0 gerideyiz.
ham madde: kaliteli mal üretmenin bir numaralı şartı, kaliteli ham madde kullanmaktır. türkiye'de hiç bir yerli üreticiden aynı malı üç kere aynı kalitede alma şansınız bu yüzden yok, çünkü eğer ham maddeyi kendisi ithal etmiyorsa, yerli ham maddeler günden güne kar marjını arttırmak için kalitesizleşir. sanayicilerin %99'u ham maddesini direkt alma şansına sahip olmadığı için de, kaliteyi sabit tutmak mümkün değil.
maliyet: amerika'da yıllık faizler %5, türkiye'de şu anda borçlanma faizleri kolaylıkla %20'lerin üzerinde. sadece ve sadece finansal maliyet bile altından kalkılabilir bir durumda değilken, aşırı yüksek vergiler ve aşırı pahalı enerji yüzünden maliyet makası daha da açılıyor. işçiliğimiz ucuz ama bu aradaki farkı kapatacak kadar da ucuz değil.
ne tamamen dandik mala yüklenip çin gibi zerg rush yapabiliriz, ne amerika/avrupa gibi kaliteli mallar ile pazarları ele geçirebiliriz. sadece aşırı derecede yüksek işçilikli(tekstil vs.) veya doğal kaynaklar(mermer vs.) satışlarında avantajlıyız, bunlarla da dünya markası olmamız mümkün değil. afrika pazarı hariç kuvvetli olduğumuz tek bir pazar bile yok.
o zaman geriye kalan seçenek, yeni bir teknoloji veya innovasyon ile pazarları domine etmeye çalışmak yerine oluşturmaya çalışmak.
ar-ge: devletle alakalı kısımları falan uzun uzadıya anlatmaya gerek yok ama, ülkemizde en çok ar-ge yapan özel şirketin bütçesinin amerika'da, avrupa'da hatta asya'da üniversitelerin bütçelerinden az olduğunu göz önüne alırsanız o işin neden yaş olduğunu anlarsınız.
reklam: apple microsoft'un bir çok eski teknolojisini allayıp pullayıp piyasaya nasıl kitliyor, coca cola gibi sikindirik bir içecek onlarca yerel ve çok lezzetli içeceği olan pazarlarda bile o içeceklerin nasıl fersah fersah önüne geçiyor, elin japon'unun bile hiç sigara içmeyen birisi en az 2 markasını ezbere bilirken, tütünlerin üretildiği toprağın 2 sigara markasını say desen 50 yıllık tiryaki bile düşünmeden neden sayamıyor? zaten hep ağır kaldığımız bir nokta, o yüzden buradan da yürüme şansımız yok.
kısa ve orta vadede bir marka yaratma şansımız ne yazık ki yok.