Melda Zirek Uçurtmalar Kirlenmez
KÜLTÜR BAKANLIĞI TARAFINDAN 100 TÜRK KADININDAN BİRİ SEÇİLEN YAZAR
Hiçbir yere ait olamama, ait olduğunu hissettiğin yerde bu kez bir hiç olduğunu hatırlatanlara…
Hafif uyuşmak istiyorum. Belki sevişerek, belki düşleyerek, belki de içerek. Ne içtiğimin önemi olmadan kadehe tüm anılarımı boca edip; bir yudumda içime hapsetmek. Enkazı kökünden kaldırmak; usta bir işçi gibi. Yılmayan, inatçı; kendi içindeki enkaza odaklı usta bir işçi. Toza, kire, çamura aldırış etmeyen tam bir işçi. İçimdekilere savaş açan zavallı işçi.
Sen baş edebilir misin ki onlarla? Koskocaman bir yama gibi duran yaşam enerjinin son çırpınışlarına aldırış etmeden ne büyük bir azimle çalışıyorsun? Toy işçi… Bedelini bedeninle ödediğin kaç saraya sahipsin? Peki gönlünün sarayına girebilmek için kaç beden ödendi? Kaç kişi yaşayabilmek için bedeninde öldü, söyle işçi?
Yavaş yavaş ölüyorsun, fark etmeden de yaşıyorsun kıyıda köşede. Yada yavaş yavaş yaşıyorsun; ölüme doğru itildiğinin farkında bile değilsin.
Korkuyorsun biliyorum. En çok da kendinden. Ha bir de ölümden. En çok da yaşlanarak ölmekten. Bir de yalnız ölmekten.
Tüm ölümler yalnız gerçekleşmez mi peki?
Enkaz altında zevkle acı arası inleyen; iş üstü, üzerine çullanan koca yığının altındaki fahişeden ne farkın var? Ellerin kirli, kulakların duyduğun onca sözlerden sonra kir pas içinde, gördüklerin cabası. Peki dil? Nereye dokunacağını bilir. En kirlisi de o değil mi? Yüreği ve zihni kirleten, dil yarası…
Ve bunca kirlenmişlikler arasında temiz kalan tek şey uçurtmasıydı. Unutma çocuk! Uçurtmalar kirlenmez.