Bu bir DİZİ, yeni bir BELGESEL değil. O yüzden yok tarihi gerçeklermiş, yok şuymuş buymuş şeklinde BELGESEL mantığıyla izleyip değerlendirmek tamamen abesle iştigal.
Zaten ülkemiz insanlarını Avrupalı olmaktan ayıran en büyük farklılık da bu bence. Herkes birşeyleri üzerine alınmada o kadar marifetli ki, 500 sene önce yaşamış ve kendisiyle hiçbir alakası olmayan olaylar bile konuşulduğunda acizlere özgü biçimde avukatlık yapma ihtiyacı duyabiliyor. Seneler önce Petek Dinçöz klibinde hemşire gösterdi diye hemşireler ayağa kalkmıştı benzer bir hareketle. Malesef o kadar kendine güvensiz ve o kadar boş işlerle uğraşan insanlar olduk ki benzin 4 liraya çıktığında, doğalgaza bininci zam geldiğinde, ismi bile bilinmeyen şeyhler şuyhler bu vatanın kurucusu Ata'ya posta koyar şekilde gösterildiğinde (rtük'e aç şikayet geldi acaba hepimizle yakın alakası olan Ata'mız ile alakalı), 10 kişiyi öldüren adamın davası 10 sene sürdürülüp 5 sene hapis verildiğinde bu işleri düzelttirmeye ve hesap sormaya kalkmaz; boş işler üzerine tartışıp dururuz, bugün diziye laf söyleriz, öbür gün alakamız bile olmayan bir maç kavgasında birbirimize yumruk atabiliriz.
Amerikada yıllardır süren bir dizi var, evli ve çocuklu. Orada ayakkabı satıcılarına yapılan aşağılamaların çeyreği ülkemizde yapılsa yer yerinden oynardı. Adamlar kendi din adamlarını çocuk tacizcisi ve katili olarak gösteren filmler yapıyorlar ve sinemalarda yayınlanabiliyor bu. Sonucunda da kimse papayı ya da şimdiki din görevlilerini tacizci olarak tanıyıp görmüyor. Niye? Çünkü adamlar muassır bir medeniyet. Bin çeşit milletten oluşmalarına rağmen tek bir marşı okurken ellerini kalplerine götürüyorlar ve Çinlisi, Afrikalısı hep bir ağızdan ben Amerikalıyım diyip işine bakabiliyor; Amerikanın bugünkü halkının hiçbir geçmişe ve ortak birşeye sahip olmamasına rağmen hem de. Amerikan özentisi değilim, hatta zırt pırt oralara 10. sınıf işlerle uğraşmak için gidip matah birşey gibi anlatanlara feci gıcık olurum, ama elinizi vicdanınıza koyup kendinizle mukayese edin bakalım. Haritada bir baş parmaklık yere sığmayı beceremeyen, üstelik 1000 senelik ortak bir tarih olmasına rağmen yaramaz çocuk gibi kavga edenleri bir düşünün. Ondan sonra geçmişe değil geleceğe bakmak gerektiğini ve gereksiz boş işlere tepki vermek yerine tepkiyi hakeden yerlere laf söyleme gerekliliğinin olması gerektiğini anımsayın.
Ayrıca, tarihi gerçekler deniliyor. Bakalım tarihi gerçeklerimize. Osmanlı (ki nasılki bir Alman vatandaşı bir Nazi filminin kendisiyle alakası olduğunu kabul etmiyorsa; daha doğrusu ezik davranmayıp umursamıyorsa ben de Türkiye'nin %100 alakasını kabul etmiyorum o uzak geçmişle) günceleri. Kanuni Sultan Süleyman denilen padişahın kadınların sözü ile kendi öz oğlunu perdenin arkasında beklerken - Baba, ben ne yaptım diye yalvarırken boğdurtacak kadar acımasız olduğunu bilmiyor musunuz? Saray kapısından içeri devlet görevlisi olarak sokulan Türk kökenlilerin de yine Kanuni yetkileri ile %80 azaltıldığından da haberiniz yok. Kırımdan, Avrupadan, Rumlardan, vs.. daha çocuk yaşta devşirilen (ya da kaçırılan diyelim; avrupada da aynı dönemde çok örneği var bunun) aslen Türk olmayan, hatta hristiyan olarak da ölen kişilerin Osmanlı Devlet Yönetiminde %90 söz sahibi olan tek kişiler olduklarından haberiniz var mı?
Hadi onu geçtik, Osman Bey döneminden en fazla 4-5 kuşaktan itibaren direkt olarak Osmanlı padişahlarının kanlarında bulunan Türk kimliğinin ne oranda kaldığını duymadınız bilmediniz mi? Sizce büyük annesi kırım sultanı, annesi yunan şeyhinin yakını, babası kimbilir nereden devrişilen bir kadının oğlu olan bir şehzadenin Türklükle ne kadar yakın alakası olabilir? O dönemde 1000 kişilik saray dışında halkın nasıl yaşadığını biliyor musunuz peki? Dışlanmış, yiyecek aşı olmayan, Türk kökenli olup da hiçbir devlet meselesinde fikri sorulmayan, zaten tarımdan kazandığının yarısını vergiye dağıtan gerçek Osmanlı halkının ne olduğu ne kadar umrumuzda ve önemsiyoruz şimdi? Tarihçilerin tartışmasını bekleyen kıyıda köşede kalmış bir konudur bu da.
Artı, direkt olarak devlet arşivlerinde de geçen, yazın kızları, kışın oğlanları alın koynunuza (inanmıyormusunuz, arayın "Yaz olunca avradlara meylet, kışın oğlanlara ki" diye) sözünün ne manaya gelebileceğini, Murat dönemine kadar her türlü imbikten şarap yapımının, mayalı içecek üretiminin ve benzerlerinin en fazla sarayda tüketildiğini (hala inanmıyorsanız madem tüketilmeyen bir içecekti, neden yıllar sonra alkol içilmemesi için sert kanunlar çıkartıldığını sorun kendinize), padişahların 1000 cariyeleri, 300-500 karıları, sayısız çocukları ve her akşam başka bir kadınla birlikte olmalarının sebebinin gayet normal olduğunu belirtin hepimize, hatta olmamış gibi davranın, aslında padişahlar hiçbir insani şey düşünmeyen sadece erkek çocuk çıksın diye beraber olan birer melaikeydi diyin. Gaddarlık da yoktu, aslında biz fetih yaparken insan öldürmüş de değiliz, birdirbir oynadık kazanan ülkeyi aldı da diyin oldu olacak. Herşey güllük gülüstanlık dursun. Osmanlı hükümdarlarının insan olduklarını öğrenirlerse başkaları zaten kıyamet kopacak çok fena şeyler olacak, dünyanın çok umuruna gidecek ya bunlar. Kaldı ki 1000 sene önce Avrupa'daki krallıkların yaşayışları da aman aman farklı değil, hatta Osmanlı o döneme göre düşünüldüğünde hakikaten gülsuyu gibi. Ama yok, yabancılar bunu önemsemiyorlarsa da biz tartışıp duralım, başka hiçbir işimiz gücümüz yok çünkü...
Not : Konuyu okumayacağım ve yazılanlara da yanıt vermeyeceğim. Benim fikirlerim bunlar. Yazdıklarım da Google'dan derlenmiş kaynaklardan alınma şeyler. Tarihçi iseniz ya da o dönemde yaşayıp da zaman makinesi ile buraya gelmiş bir kişi iseniz lütfen karşı çıktığınız ya da hayır öyle yapmadılar ben gördüm dediğiniz şeyleri, Google'a yazıp kaynaklarındaki kişilere ulaştırınız. 1-2 bölüm sonra bitecek ya da çocuklar duymasına dönecektir zaten dizi (padişahlar lalalarla poz verip sakın alkol kullanmayın çocuklar derlerse şaşırmayacağım zaten), bu sözde gündem üzerine ben bireysel olarak kimseye hakaret etmedim, kimsenin de kimseye etme hakkı bulunmuyor diyerek yorumumu sonlandırıyorum.