Dünya Forum Tarihinin En Uzun Konusu

By_Kert
24-12-2009, 13:58   |  #11276  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Jet-lag olayı nedir?
Bütün hayvanların vücutlarının, uyuma, vücut ısısı, üreme zamanı gibi periyodik fonksiyonlarını kontrol eden biyolojik bir iç saatleri vardır. Bu iç saatlerin çoğu, kendi fonksiyonları için kendi zaman dilimlerinde çalışır, ancak ışık ve sıcaklık gibi dış etkenlerden de etkilenir.

Eğer İstanbul'dan Newyork'a uçarsanız, sizin vücut saatiniz hala İstanbul'a ayarlıdır. Örneğin İstanbul'dan saat 12:00'de havalanır, 8 saatlik bir uçuştan sonra Newyork'a varırsanız, vücut saatiniz 20:00'dedir ama Newyork saat 13:00'ü yaşamaktadır. Vücudunuzun saati ortama göre 7 saat ileridedir. Karnınız acıkacak, biraz sonra uykunuz gelecektir ama, akşam olmasına bile daha 7-8 saat vardır. İşte bu olaya jet-lag denilir. Jet-lag, uçma mesafesine değil, kaç zaman bölgesinden geçtiğinize bağlıdır.

By_Kert
24-12-2009, 13:58   |  #11277  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Banyodan sonra ellerimiz niçin buruşur?
Bütün vücudumuz, çoğu ancak çok dikkatli bakınca görülebilen kıl ve tüylerle kaplıdır. Bu tüy ve kılların dibinde 'sebum' adı verilen yağ bezleri vardır. Bunların çıkardığı yağ, su geçirmez keratin bir tabaka oluşturur ve suyun derimizden içeri girmesini önleyerek derimizi yumuşak tutar.

Sadece parmak uçlarımız ve tabanlarımızda kıl veya tüy yoktur. Dolayısıyla koruyucu keratin tabaka da yoktur. Ayrıca parmaklarımızın uçları ve ayaklarımızın tabanları kalın bir deri tabakası ile kaplanmıştır. Parmaklarımızın uçları ve tabanlarımız suyun altında belli bir süre kalıp iyice ıslanırsa derimizin altına su girer ve bu su burada kendine yer bulmak ister. Ancak buradaki kalın derimizin genleşerek bu suya ayırabileceği fazla yeri olmadığı için bükülür yani büzüşür.

By_Kert
24-12-2009, 13:59   |  #11278  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Alkolün ne kadarı trafikte zararlıdır?
Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testlerinde, cihaza üflemeyle dışarı verilen havanın 2.000 santimetreküpü kanda bulunan alkol miktarını gösterir. Bu oran, alınan alkol miktarının kişinin ağırlığına bölünmesi ve erkeklerde 0.7, kadınlarda ise 0.6 katsayısının çarpılması ile hesaplanabilir.
Bir kadeh sek rakı veya iki bardak şarap kanda 40 gram alkol bulunması anlamına gelir. Böyle bir doz 75 kilo ağırlığındaki erkekte 40((75XO,7)=0.76 gr/litre sonucunu verir ki, trafikteki yasal limiti aşar. Bu miktarda alkolü 60 kilo ağırlığındaki bir kadın aldığında suçlu olur, çünkü hesaba göre kanında 40( (60x0,6)= 1.1 gr/litre alkol çıkar.
İnsanlarda bir litre kandaki alkol oranı 0,5 gramı geçtikten sonra refleksler yavaşlar, sürücü bilincine hakim olamaz. Bu da ciddi kazalara yol açar.

By_Kert
24-12-2009, 14:00   |  #11279  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Aynı anne ve babanın çocukları niçin farklı oluyor?
Bir insanın kromozomunun, iki parçadan ibarettir, bunlardan biri anneden, diğeri de babasından gelir. Ortadan 'X' şeklinde bağlı bu yeni kromozomun her iki yarısı da komple bir gen setini taşır.
Sperm yeni bebeğin kromozomunun bir yarısını taşır, yumurta diğerini. Esas soru şudur: Sperm ve yumurtadaki DNA nereden gelmektedir?
Babada sperm hücreleri oluşurken, kendi anne ve babasının kromozomlarının birer yarısını rasgele, yani bir kurala bağlı olmadan alır. Annenin yumurtalarında da aynı şey olunca, doğan her çocuk dört kişinin, yani anneanne,babaanne ve her iki dedesinin (dolayısıyla onların da ebeveynlerinin) genlerinin rasgele karıştırılmış şeklinden oluşur ve her çocuk farklı fiziksel ve psikolojik özellikler gösterir.

By_Kert
24-12-2009, 14:01   |  #11280  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Kanımız kırmızı iken damarlarımız niçin mavi?
Kanımızın içinde oksijen moleküllerini tutup, damarlarda taşıyarak, hedefe ulaşıldığında bırakan özel bir molekül vardır. Kırmızı kan hücrelerini, yani alyuvarları çevreleyen ve aslında demir içeren bir protein olan hemoglobin, oksijenle birleşerek bilinen parlak kan rengini oluşturur.

Kanımız hücrelerde oksijeni terk edip, karbondioksiti alıp geri dönerken yani toplardamarlarımızda iken rengi koyu kırmızı hatta biraz mora yakındır. Damarlarımızın çeperleri ve kan hücreleri renksiz olduklarından, kanın rengini veya renginin tonunu içinde oksijen olup olmaması tayin eder.

Damarlarımızın mavi renkte görünmesi, vücudumuza gelen ışığın bir kısmının derimizde emilmesi, bir kısmının da yansıtılması ile ilgilidir. Derimizde mavi renk gibi yüksek enerjiye sahip dalga boyundaki ışıklar daha çok yansıtılıp gözümüze geldiği için damarlarımız mavi renkte görülür.

By_Kert
24-12-2009, 14:01   |  #11281  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Niçin gülüyoruz?
Bebekler doğar doğmaz içgüdüsel olarak ağlarlar ama ancak dört hafta sonra gülümsemeye başlarlar. Anne ve babanın bundan mutluluk duyduğunu hissettikçe bebeklerin gülmeleri fazlalaşır. Gülmek bir çeşit dışa vurum gibidir. Gülerken kalp atışı hızlanır, derin nefes alınır, beyin tarafından 'endorfın' denilen kimyasallar salgılanır. Endorfin ise vücudumuzda gerginliği, ağrıyı azaltır.

Gülmek de üzüntü veya öfke gibi bir boşalma yoludur, ancak bunun niçin böyle olduğu tam olarak bilinmiyor. Gülerken bedendeki gerginlik, kaslardaki denetimin yitirildiği noktaya kadar azaldığından, sandalyeden düşebiliyoruz veya birçok olayda kendimizi tutamıyoruz.

By_Kert
24-12-2009, 14:02   |  #11282  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

İnsanlar niçin dondurularak saklanamıyor?
Bir memelinin hücresinin dondurularak saklanabilmesi için, hücrenin içinde oluşan buzun en az seviyede olması gerekir. Hücre içindeki suyun tamamen donması ölüme yol açar. Bunun için de dondurma işlemine hücre dışı sıvılardan başlanılmalı, sadece hücre aralarındaki ve kandaki su donmalı, hücredeki zar ve proteinlerin yapıları bozulmamalıdır. Donmuş kan, besin ve oksijen taşıyamayacağından, metabolizmada ne gibi aksaklıklar görülebileceği hala bilinmemektedir. Ayrı bir sorun da suyun donduğu vakit genişlemesidir. Bu yüzden kan damarları parçalanabilir, doku yapısı bozulabilir, hücre zarı yırtılabilir.

Aslında artık günümüzde insanın yumurta hücreleri, sperm ve beyaz kan hücreleri, deri ve korneası dondurularak saklanabilmektedir. Ancak bunların hücre sayıları çok azdır. Nakil için böbrekler ve karaciğer buz içinde saklanır ama bunun da süresi en fazla 2-3 gündür. Üstelik bu organlar soğuk ortamda saklanmakta ama dondurulmamaktır.

By_Kert
24-12-2009, 14:04   |  #11283  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Suyun altında niçin bulanık görürüz?
Denize dalıp gözlerimizi açtığımızda etrafı bulanık görürüz ama deniz gözlüğünü takınca her şey netleşir. Anlaşılıyor ki, gözümüzün önünde deniz gözlüğünün içindeki hava olmadıkça, suyun içinde görme işlevinde bir aksama olmaktadır. Gözümüzün dışı bir görme elemanından ziyade, görüntünün ince ayarını yapan basit bir mercektir. Işık, havadan suya veya bir prizmanın içinden geçerken olduğu gibi, farklı yoğunluktaki cisimlerden geçerken kırılır. Gözümüzün yoğunluğu ve dışbükeyliği öyle ayarlanmıştır ki, gelen ışık kırılma sonucunda gözümüzün arkasındaki retinada odaklaşır.
Işığın sudaki hızı, gözümüzü geçerkenki hızı ile yaklaşık aynıdır. Ancak suyun yoğunluğu farklı olduğundan buradan gelen ışık, havadan gelecek ışığa göre yoğunluğu ayarlanmış gözümüzde tam kırılamaz, görüntü retinada tanı odaklaşamaz ve suyun altında cisimleri flu görürüz. Eğer su ile gözümüz arasına bir cam koyar ve arkasında havanın bulunduğu bir boşluk bırakırsak, sudan havaya geçen ışık oradan gözümüze gelerek normal olarak kırılır ve görüntü de retinada net olarak odaklaşır.

By_Kert
24-12-2009, 14:05   |  #11284  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Parmaklarımız nasıl çıtlar?
En çok ve kolaylıkla çıtlattığımız yerler vücudumuzda en çok bulunan sürtünmeli eklem yerleridir. Bu tip eklem yerlerinde, örneğin parmaklarımızda, iki kemiğin birleştiği yerde bir bağlantı kapsülü vardır. Bu kapsülün içinde kemiklerin hareketleri sırasında buraları yağlayan bir sıvı vardır. Bu sıvının içinde erimiş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.

Parmaklarımız gerilince ve eklem yerlerimiz düzleşince bu kapsül de gerilir. İçindeki sıvının basıncı azalır ve gaz kabarcıkları patlamaya başlar. İşte kulağımıza gelenler bu seslerdir. Patlayan kabarcıklar neticesinde gazlar bu sıvıyı terk eder, sıvı daha da genleşir ve eklem yerinin hareket kabiliyetini arttırır.

By_Kert
24-12-2009, 14:06   |  #11285  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Ağrı nedir?
Ağrı olayı, ince sinir sistemimizle, beyin, kas sistemimiz ve dolaşım sistemimizle doğrudan ilgilidir. Ancak bu iletişimin sırları tam olarak çözülebilmiş değildir.

Ağrılar dört sınıfa ayrılır. İlk ikisi toplumca bilinen klasik ağrılardır. İlki, Parmağımıza inen bir çekiç darbesi sonucu duyulan ağrı. İkincisi vücudumuzun içinden kaynaklanan, romatizma, migren vb. ağrılar. Üçüncü sınıf ağrılar, tuhaf ve mantıkdışı görülen ve olaydan çok uzun bir süre sonra ortaya çıkabilen ağrılardır. Dördüncü sınıf ağrılar ise, doğrudan kişinin ruhsal hali ile ilgili olan hayali ağrılardır. Nedeni hayali de olsa ağrı gerçektir. Baş ağrısını ise diğerlerinden ayrı bir yere koymak gerekir. Yapılan araştırmalara göre, baş ağrılarının yüzde 90'ı kas ağrılarıdır.

Ağrı üzerinde en etkili iki ilaç, haşhaştan elde edilen morfin ile söğüt kabuğundan elde edilen aspirindir. Bu maddeler ağrılı duyuyu uyarmak yerine, ağrının hissedilmesini engeller.

net24
24-12-2009, 14:08   |  #11286  
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
1,233 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Eyl 2008
Alıntı: PcMaKeR  
10 tane penisilin yazdı doktor.
birini sabah 9 gibi vurdular acil serviste.
Of 5 günde biticek günde ikişer tane.
bu boğazdaki bademcikleri söküp atmak istiyorum. boğulmayacağımı bilsem kanamadan bıçakla kazırım ya bu nedir. ayda bir şişiyor.
 
Geçmiş olsun.Bende de öksürük var.Bugün doktora gittim yine ilaçlar...

By_Kert
24-12-2009, 14:08   |  #11287  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Uyurken beynimizde neler oluyor?
Uyanık ve hareketsiz durumdaki bir insanın beyni, saniyede 10 kez salınım yapan 'alfa' dalgaları yayar. Hareketli bir insanın beyni ise, salınımı iki kez fazla olan 'beta' dalgaları yayar.

Uyku sırasında ise beyin, salınımları çok daha az olan iki tür dalgayı, 'teta' ve 'delta' dalgalarını yayar. 'Teta' dalgalarının salınımı saniyede 3.5 ila 7 arasında olup, 'delta' dalgalarınınki saniyede 3.5'tan azdır. İnsanın uykusu derinleştikçe, beyin dalgaları da yavaşlar. İnsanda en derin ve uyandırılmasının en zor olduğu uyku zamanında, beyin artık 'delta' dalgaları yaymaya başlamıştır.

İnsanlar her gece uykudayken 3-5 kez REM uykusu denilen bir safha yaşarlar. Gözlerin öne ve arkaya hızla titrediği, hatta kollar, bacaklar ve yüz kaslarında seğirmelerin yaşandığı, REM uykusu sırasında beyin dalgaları uyanık bir insanınki kadar hızlanır. Rüyalar bu evrede görülür. Normal uykudaki bir REM veya rüya bölümü 5 ila 30 dakika sürer.

By_Kert
24-12-2009, 14:10   |  #11288  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Niçin gıdıklanıyoruz?
Gıdıklanmak rahatsız edici olduğu kadar eğlendiricidir de. Başkaları tarafından, hatta bazen dokunulmadan gıdıklanırız, ama kendi kendimizi gıdıklayamayız. Bazıları gıdıklanmaya karşı çok hassasken bazıları etkilenmez bile.
Bir insan gıdıklanınca, derinin yüzeyinde bulunan küçük sinir lifçikleri harekete geçer. Özellikle tüyle okşama, böcek yürümesi gibi olaylara hassas olan bu lifçikler, sinyalleri beyne gönderirler. Ancak araştırmacılar bu sinyallerin beyinde nereye kaydedildiğinden emin değiller. Beyinin gıdıklanmaya tepkisi, kaşınmaya olan tepkisi gibi, gönülsüz yapılan bir tepkidir.
Gıdıklama ile kan basıncı artarken, nabız ve kalp atışı hızlanır, beynin uyanıklığı fazlalaşır. Gıdıklanmanın fiziksel olduğu kadar psikolojik yanı da vardır. Gıdıklanma başlangıçta zevkli olabilirse de sürdürüldüğünde korku ve paniğe dönüşebilir.
İnsanların daha çok gıdıklandıkları yerler, ayak altı, avuç içi ve koltuk altı gibi bölgelerdir. Bunun nedeni, buraların çok hassas bölgeler olmalarıdır.
İnsan beyni vücuda gelen uyarıların hangisinin insanın bizzat kendisinden, hangisinin dışarıdan geldiğini ayırt eder ve ona göre öncelik verir. Acil refleks gerektiren dışarıdan gelen uyanlara öncelik verir. Bu nedenle bir başkası tarafından gıdıklandığımızda tepki gösteririz ama kendi kendimizi gıdıklamaya çalıştığımızda, beyin bu noktalardaki hassasiyeti azalttığından gıdıklanamayız.

By_Kert
24-12-2009, 14:12   |  #11289  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Taşıt tutması nasıl oluyor?
Hareket halinde olduğumuzda, dengemizden sorumlu iç kulağımızın içindeki sıvı çalkalanır ve sinir sistemimiz vasıtası ile beynimize sinyal gider. Eğer arabanın içinde bir şey okuyorsanız veya arabanın içinde bir şeye bakıyorsanız, gözlerden beyine hareket halinde olmadığınız sinyali gider ama iç kulaklarınızdan giden sinyal, vücudunuzdaki sarsıntıdan dolayı hareket halinde olduğunuzu bildirir. Bu iki sinyal arasındaki fark, halk arasında 'araba tutması' diye adlandırılan, mide bulandırıcı etkiyi yaratır.

By_Kert
24-12-2009, 14:14   |  #11290  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

İnsanlar nasıl yüzebiliyor?
Bir cismin suyun üstünde kalabilmesi için sudan hafif olması gerekir. Burada önemli olan ağırlık değil yoğunluktur. Yani cismin hacim olarak bir santimetreküpünün veya bir litresinin ağırlığıdır.

Suyun yoğunluğu, yani bir litresinin ağırlığı l kilogram olduğundan sadece l ,00 olarak gösterilir. Kemiklerimizin yoğunluğu 1.80, adalelerimizin 1.05, vücudumuzdaki yağların 0.94, ciğerlerimizdeki havanın ise 0.00'dır. Bu yoğunlukların vücudumuzdaki miktarlarına göre ortalaması alınınca, ortalama bir insanın vücudunun yoğunluğunun sudan biraz az olduğu görülür. Yani istesek bile suyun dibinde kalamayız, su bizi yukarı iter.

İnsanlarda çok adaleli olanlarla, bir deri bir kemik olanların yoğunlukları daha yüksektir ve suyun üstünde kalmaları pek rahat değildir. Kadınların vücutlarında erkeklere oranla daha çok yağ bulunduğundan, yoğunlukları nispeten azdır ve su onları daha rahat taşır.

Tuzlu su, tatlı sudan biraz daha yoğundur. Bu yüzden denizde yüzmek, tatlı su dolu bir havuzda yüzmekten daha rahattır ve tuzlu suda daha hızlı yüzülebilir.

Kapalı Hesap (158417)
24-12-2009, 15:45   |  #11291  
Kapalı Hesap
Teşekkür Sayısı: 8
1,060 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

S.A

By_Kert
24-12-2009, 15:47   |  #11292  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

A.s h.g

Kapalı Hesap (158417)
24-12-2009, 15:49   |  #11293  
Kapalı Hesap
Teşekkür Sayısı: 8
1,060 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

h.b :d

Toxic
24-12-2009, 15:50   |  #11294  
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
3,600 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Tem 2008

selam :)

Kapalı Hesap (158417)
24-12-2009, 15:51   |  #11295  
Kapalı Hesap
Teşekkür Sayısı: 8
1,060 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

h.g:d

By_Kert
24-12-2009, 15:58   |  #11296  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

Konu 119521 kez okunmuş ah her okuyan sevabına bi mesaj yazsa rekor mekor tanımazdık be :D:D

Toxic
24-12-2009, 16:03   |  #11297  
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
3,600 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Tem 2008
Alıntı: PcMaKeR  
10 tane penisilin yazdı doktor.
birini sabah 9 gibi vurdular acil serviste.
Of 5 günde biticek günde ikişer tane.
bu boğazdaki bademcikleri söküp atmak istiyorum. boğulmayacağımı bilsem kanamadan bıçakla kazırım ya bu nedir. ayda bir şişiyor.
geçmiş olsun abi :S:S

Toxic
24-12-2009, 16:04   |  #11298  
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
3,600 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Tem 2008

nasılsınız iyi misiniz ??

By_Kert
24-12-2009, 16:09   |  #11299  
By_Kert avatarı
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
728 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Ara 2009

İyi gidiyor sağol ah şu çarılarda biraz rahat verse daha güzel geçecekte :) molaya bile çıkamıyoz iş yoğun vala :)

Toxic
24-12-2009, 16:14   |  #11300  
Yıllanmış Üye
Teşekkür Sayısı: 0
3,600 mesaj
Kayıt Tarihi:Kayıt: Tem 2008

hımm :) gününüz nasıl geçiyor??